Çine Gezi Rehberi
Çine, Ege Bölgesi’nde Aydın ilinin bir ilçesidir. İlçenin Adı İlçenin önceki adı “Kıroba” idi. Eskiçine’nin önemini yitirmesinden sonra “Kıroba” isimli köyde gelişen yerleşim ve nüfusun Eskiçine’yi geçmesi sonucunda ismi Çine olarak değiştirilmiştir. Tarih İnce Kemer Bu güzel Vadi ve içinden akan Çine çayı mitolojideki Marsyas efsanesine konu olmuş. Efsane şöyle: Tanrıça Athena bu vadi içinden akan derenin kenarında dolaşıp kaval çalarken sudaki aksinde yanaklarının şişkin olduğunu görmüş. Aksini çirkin bulup fırlatıp atmış kavalı. Kavalı bulan Marsyas zamanla öyle güzel çalmaya başlamış ki, ünü her yeri sarmış. Müzikte kendisini rakipsiz gören Tanrı Apollon’a kafa tutar hale gelmiş. Apollon Marsyas’ı yarışmaya davet etmiş. Kral Midas ta hakem olmuş. Marsyas kavalı daha güzel çalmasına rağmen yenik ilan edilmiş, ama kıskançlığını yenemeyen Apollon Marsyas’ın derisini yüzdürmüş, Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmüş. Ama sonradan yaptığna pişman olup Marsyas’ın bedenini ırmak haline getirmiş. İşte antik adıyla Marsyas, bugünkü adıyla Çine çayı böyle oluşmuş. İlçe verimli toprakları, doğal koşullarının elverişliliği ve ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle tarihi çok eskilere dayanır.
Kültür
Ülkemizin bilinen meşhur köfteleri Sultanahmet, Akçaabat, İnegöl ve Tire köfteleri olarak bilinir. Biz Aydın Çineliler olarak bu yorumlara güler geçeriz. Çünkü bu ülkenin en güzel köftesi Çine’de yapılır. Diğer köfteleri tatmış biri olarak buyurun hodri meydan. Diyeceksiniz madem çok güzel bizim niye haberimiz yok? İşte sebebi: Çine köftesini merhum Tahsin Işık ve babası 1900’lü yılların başında icat etmiştir. Gerçektende değişik bir tat yaratmak için uzunca ve zahmetlice denemeler yapmışlar ve bugün yediğimiz köfteyi yaratmışlar. 1930 yılında ilk köfte lokantasını açmıştır. Halen biri Çine’de şehir içinde biri de Muğla yoluna doğru iki işletmeyle faaliyetine devam etmektedir.. Tahsin Işık bu müthiş lezzetin sırrını herkese vermemiştir. Halen bu köftenin yapılışını bilenler 50’yi geçmez. Onlarda Tahsin Işık’ın akrabaları ve yanında çalışan personeldir. Eğer yolunuz Çine’ye düşerse bir köfte lokantasına girerseniz lokantanın sahibinin mutlaka Tahsin Işık ile ya akrabalığı ya da onun yanında çalışmışlığı vardır. İlçemiz geleneklerine bağlıdır. Efelik olgusunun en önemli esaslarından biri ağzını tutmaktır. Tahsin Işık’ta bir nevi o kültürle yetiştiği için köftesinin sırrını 50 yıllık müşterilerine bile söylememiştir. Halen ilçede bulunan köfteci esnafı bu köftenin sırrını kimseye söylememektedir. Bizlere de köftenin sırrının geyik muhabbetini yapmak düşmüştür. Kendi aramızda tartışmalarımızda köftenin lezzeti için, baharat olabileceği, kırmızı toz biberle kıymanın karışması, etlerin sinirlerinden ayıklanıp öyle kıyma yapılması, elma sirkesiyle karıştırılması, ızgaranın yüksekte olması gibi birçok tahminde bulunmamıza rağmen hepsinde yanıldık. Bir arkadaşımın babası tesadüf eseri nasıl yapıldığını öğrenmiş. Çok zahmetliymiş ama hijyen açısından bir sorun yok. Gerçekten de gelenekçi bir yer olan Çine, Marmaris, Fethiye gibi turistik ilçelerin güzergahında olmasına rağmen bu imkanları değerlendirememiştir. Nihayet 2000’li yılların başında peşpeşe yol üstü lüks köfte ve çöpşiş lokantaları açılmıştır. Tahsin Işık, Köfteci Dede, Kasap Mehmet Zengin ve adını hatırlayamadığım birkaç tane daha güzel lokanta vardır. Yaz günleri tatilciler tarafından bu lokantalar tıklım tıklım doldurulmaktadır. Biz arkadaşlarla gittiğimizde tatilcilere üzülüyoruz. Çünkü onlar çöpşiş yiyorlar. Köfteyi denemiyorlar. Ege’de çöpşişin meşhur olduğu gibi bir önyargı ile geldiklerinden içlerinden pek azı köfte yer. Çine köftesinde bir porsiyon 100 gramlık kıymadan yapılan sekiz adet köfteden oluşur. Şehir içinde taze ekmek yanında verilirken yol kenarındaki lokantalarda kızartılmış ekmek, lavaç yanında verilir. Ayrıca domatesler kızartılarak verilir ki ben tavsiye etmem çünkü taze domatesin çıkan suyu ile köftenin suyu karışınca başka bir lezzet oluşur. Fiyatı ise 3, 5-4 YTL arasındadır ki gayet ucuz. Yol kenarındaki lokantalarda fiyat şişirme olayları kesinlikle yapılmaz bu da köfte yemek için iyi bir sebep. Yaz tatilinde Fethiye ve Marmaris’e gidecekler için kesinlikle boş geçmeyin derim. Bodrum’a gideceklere ise Söke üzerinden gitmeyip Aydın-Muğla karayoluna girerek köfteyi tatmalarını öneririm. Sonra Yatağan içinden Bodrum’a gidebilirler. Yol fazla uzamaz. Beğeneceğinizden eminim. Yedikten sonra merhum Tahsin Işık için teşekkürü unutmayın. Çine İlçesi, Aydın İli’ne bağlıdır. İlçe Aydın’ın birçok ilçesi gibi tarih dönemlerinden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Toprakları oldukça verimlidir. Bu nedenle ekonomisinin asıl kaynağı tarımdır. Zeytin, pamuk vb. gibi tercih edilen tarım ürünlerinin yanı sıra son zamanlarda yaygınlaşıp gelişen madencilikle de gelir düzeyini normalin üzerine çıkarmıştır. Çine Çayı
Yüzey Şekilleri
Çine ilçesi’nin yüzey şekillerini, Yatağan sınırından doğup, Menderes’e doğru akan Çine Çayı’nın beslediği büyük Çine Ovası ve bu ovanın çevresinde bulunan dağlar belirler. Her türlü yatırımın yapılabildiği bu verimli toprakları bölüp geçen Çine Çayı, ilçemizin tek akarsu kaynağıdır.
İklimi
Çine ilçesi’nin iklimi, ılıman Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Bu elimzide bulunan verilerde açıkça görülmektedir. Sıcaklık ortalaması 18 derecedir. En yüksek sıcaklık 43.3 derecedir. İlçenin en düşük sıcaklık derecesi -6.0’dır. ortalama bulutluluk oranı şse 4.3 dür. Yılın ortalama açık günlerinin sayısı 43,5 gündür. Bitki Örtüsü Çine ilçesi bitki örtüsü, Akdeniz İklimi’nin etkisi altındadır. Bu yüzden, bitki türlerinin büyük bölümü kurakçıl özellik gösterir. İlçenin dağlık alanlarında, özellikle Madran ve Gökbel’de kızılcam ve karaçam ağaç türleri yaygındır. Akdeniz bitki örtüsü niteliğindeki maki ve çalılıklar ilçenin hemen her alanında gözlenir. Yüzyılımızın başından bu yana makilikler, genellikle zeytin üretim alanları, hububat ekim alanları ve ziraat toprakları edinilmek amacıyla yok edilmiştir. Mardan Dağı yamaçlarında pek gözlenmese de Gökbel Dağı yamaçlarında belirgin olarak gözlenen zeytin ağaçları bölge bölgenin büyük ormanlık alanına hakimdir. Bölgemizde seyrek de olsa menengiç, zakkum, karaağaç türleri de görülmektedir.
Baraj ve Göletler
Göller: Çine ve çevresinde göl bulunmaktadır. Bununla birlikte Madran Deresi üzerine yapılan Topçam Barajı’na ait su birikintisi bir göl görevi görmektedir. Bu baraj gölünden çevre köyler yeteri kadar yararlanmaktadır. Baraj çevresinde toprağı bulunan Altınova, Tepeköy, Subaşı, Kasar ve Karanfiller köyleri bir araya gelmiş ve Topçam Barajı Gölü ve Çevre Köyleri Su Ürünleri Üretim ve Değerlendirme Kooperatifi adı altında bir kooperatif kurmuşlardır.bu kooperatif, üretimi devlet tarafından teşvik edilen balıkları tutup pazarlamaktadır. Ayrıca Çatak ve Akçaova sulama göletleri de su tutulduktan sonra göl statüsüne girebileceklerdir. Topçam Barajı: Çine’nin tek barajı olan Topçam Barajı’nın yapımına 1976 yılında başlanmıştır. Dolgu tipi olan barajın yapımı 1986 yılı içerisinde tamamlanmıştır. Sulama amacıyla Topçam Barajı suyu ile Cumalıköy, Altınova, Çaltı, Yolboyu, Bucak ve Karakollar köyü’nün ekilebilir arazilerinin sulanması sağlanmaktadır. Barajın sulama alanı 4300 hektardır. Yapımının bitiminden kısa bir süre sonra balık üretimine de başlanılan baraj göletinde aynalı sazan, pullu sazan, Meriç balıklarının yanı sıra barajın kurulduğu Madran Çayı’nın kendi tabii balığı da üretilmektedir. Çatak Göleti: Çatak Göleti’nin yapımına 1994 yılı içinde başlanmış, 1996 yılı içinde tamamlanmıştır. Gölet; Çatak, Elderesi ve Kavşit Köyleri’nin ekilebilir arazilerini sulamak, yaylada bulunan ceviz ve kestane gibi ağaların üretimini arttırmak amacıyla yapılmıştır. Gölette balık üretimi de yapılmaktadır. Akçaova Göleti: Seferler Köyü Develiler Mahallesi sınırları içerisinde yapımına 1992 yılından başlanılan dolgu tipi Akçaova Göleti’nin yapımı 1995 yılında bitirilmiştir. Bu gölet sulama amacıyla yapılmıştır. Göletin sulama kanallarının döşenmesi 1996 yılında başlanmış aynı yıl içerisinde döşeme çalışmaları sona ermiştir. Akçaova Göleti, Seferler, Hasanlar, Yeşilköy, Kadılar ve Akçaova’nın bazı bölümlerinde sulama yapabilecek şekilde planlanmıştır.
Yer Altı Zenginlikleri
Son yıllarda dünyanın en iyi çalışan feldspat ve kuvars işletmeleri tarafından işletilen onlarca ocaktan çıkan feldspat madenleri dünyanın dört yanına gönderilmektedir. Çok miktarda bulunan feldspat kuvars madenlerinin dışında tesbiti yapılan başka bir maden yoktur. Bazı kaynaklarda, ilçe toprakları içerisinde zımpara ve uranyum olduğu yazıyorsa da çıkarılmaya başlanmış veya tespit edilmiş değildir. Feldspat ve kuvars madenleri konusunda tespit edilmiş belli bir rezerv sözkonusu değildir ancak; bugünkü yapılan çalışmalardan en az 60-70 yıl dayanabilecek rezerv olduğu bilinmektedir. Bu da bilinen feldspat rezervinin 50-60 milyon ton dolayında olduğudur. Çine cam, seramik, porselen ve emaye yapımında kullanılan feldspat ve rezervinde dünyanın en büyük bölgesidir. 1995 yılı verilerine göre dünya feldspatın %95’i Çine ve Milas çevresinde üretilmektedir. Seramik, porselen, emaye yapımında kullanılan potasyum feldspat üretiminde de söz sahibidir. Yine Çine ve bölgesinde çıkarılan ve cam, seramik, porselen, emaye, filtre sanayi, boya ve suni mermer yapımında kullanılan kuvars da dünyanın en kaliteli kuvars çeşididir. Kaltun Maden (1960 yılında kurulan madencilik şirketi)Türkiye’de ilk kez sodyum feldspatı madeni çıkaran kuruluştur. Diğer yan Kaltun Madencilik yörenin en geniş rezervine sahiptir. İşletmenin yıllık üretimi 140 ile 200 bin ton civarındadır. Çine’ den dünyanın sodyum feldspat, potasyum feldspat ve kuvars madenleri gönderilmektedir. Diğer yan Türkiye Şişe Cam, Söğüt Seramik, Çanakkale Seramik, Kütahya Porselen, Toprak Seramik , Serel Grubu, Anatolia, Eczacı başı gibi seramikte söz sahibi dev kuruluşlar da Çine’nin madenlerinden yararlanmaktadır. Çıkartılan madenler başta olmak üzere İspanya, Lübnan, Kuzey Afrika ülkeleri, Portekiz gibi ülkelere satılmaktadır. Madenlerimiz yurtdışına Güllük Limanı’ndan gönderilmektedir. Bölgemizde çıkarılan maden miktarı 1.1 milyon ton dolayındadır. Çıkartılan yurtdışına yıllık gönderilen maden miktarı 1995 rakamlarına göre 600 bin tondur.
Çine Ekonomisi
Çine Belediyesi Topçam Madran Memba Suyu Ekonomisi tarım, orman ve hayvancılığa dayalıdır. Bitkisel üretim Çine ve Akçaova ovalarında yoğunlaşmıştır. Pamuk, tütün, zeytin ve yer fıstığı gibi geleneksel ürünlerin yanı sıra son yıllarda meyve, sebze ve seracılık üretimde ilçeyi oldukça söz sahibi yapmıştır. Çevredeki çırçır, zeytinyağı fabrikaları, sabun atölyeleri, kireç ve maden ocakları ilçe sanayini oluşturur. Bunlardan başka metal işleme ve imalat tesisleri vardır. Hayvancılık, özellikle süt inekçiliği ve besicilik halkın başlıca geçim kaynağını oluşturur. İçme suyu Çine Belediye’sinin en büyük gelir kaynaklarından biridir. Tarim ve hayvanciliğin geçim kaynagini olusturdugu Çine’de, son yillarda bu sektördeki gelirler giderek azaldi. Ancak, 1980’li yillarda dar kapsamli bir sekilde sürdürülen madenciligin büyük bir gelisme kaydetmesi, ilçe ekonomisinin yeniden canlanmasini sagladi. Özellikle dünyanin en kaliteli sodyum, feldspat ve kuvars maden rezervlerine sahip olan bölgede faaliyet gösteren yaklasik 10 maden sirketi, bugün bin civarinda isçiyi istihdam eder hale getirdi. Bu sirketler Çine ve Karpuzlu daglarinda çikarttiklari, kirma ve ögütme tesislerinde isledikleri “Beyaz Maden”lerin yüzde 80’i ihraç ederek, ülke ekonomisine arti katma deger sagliyor. Madencilikte hizli gelisme, ilçede degisik alanlarda yan sektörlerde olusturdu. Ekonomideki bu degisim, Çine’de yaklasik 10 bin kisinin geçim kaynagi haline geldi. “Daglarindan yag, Ovalarindan bal akar” deyimiyle ifade edilen Çine’nin, artik daglari da, ovalari da beyaz maden… OSB kurulus çalismalari da hizla devam eden Çine’ye, yabanci yatirimcilar çekebilmek için dogalgaz ve demiryolu getirme çabalari da sürüyor. Tarimsal gelirleri yillik 25 milyon dolar olan ilçede bu gün madenlerin getirisi 80 milyon dolar seviyelerine ulasti. Çine’de bundan sonraki hedef; hammadde veya yari mamul seklinde iç ve dis piyasaya sunulan madenlerin, kurulacak yeni fabrikalarda ürüne dönüstürülmesi. Bu da, maden gelirlerinin katlanarak artmasinin yani sira, sadece Çine’de degil, Aydin’da issizligin önemli ölçüde azalmasini saglayacak. Ayrıca Çine Madran sularıylada ünlü bir memlekettir. Bunların en önde gelenleri ise Çine Belediyesi Topçam Madran Suyudur. Diğer su şirketlerinden biride Kaltun Madran’dır.
Çine Gezilecek Yerler
Çine çayı sularının debisi ile aşınıp şekillenen ve cilalanan kayalar, Bafa gölüne kadar uzanan Beşparmak dağlarında şaşırtıcı figürler oluşturmuş. Beyaz ve mavi mermer ocakları nedeniyle Aphrodisias Heykeltraş Okulu’nun bu bölgede kurulmuş olması bir rastlantı mı bilinmez ama, bu figürlerin öğrencilere ilham verdiği kesin. Şanslı illerden biridir Aydın… Dağların denize dik indiği Ege’de, vadiler arasında verimli ovaların meydana geldiği kış görmeyen çam ağaçları ile kaplı tepelere, dantel kıyılara, antik kentlere ve kültür zenginliğine sahiptir. Öyle ya, Kuşadası betona yenik düşüp pes etse de, yanıbaşında billur gibi berrak deniziyle, çeşit zenginliği yaşanan bitki örtüsüyle Dilek Yarımadası Milli Parkı var. Üstüne üstlük, Selçuk, Efes ve Meryemana’ya deniz yoluyla gelen turist gemileri de, Kuşadası limanına yanaşıyor. Didim, Milet, Prienne, Alinda, Alabanda, Gerga ve Nyssa antik kentleri, Aydın il sınırları içinde yer alıyor. Pastoral ziyafet sofrası diye tanımlayıp yıllardır üzerinde çalıştığım “Kayalar” belgeselime isim bulduğum yer de, yine burası. Çine çayı vadisini görüp, yöreye has “çöp kebabı” kokuları ve ızgara dumanları arasından geçecek ve sonra da ünlü Aphrodisias antik kentine uzanacağız. Daha zaman var ama, buralara kadar gelmişken sonbaharda kızışan develerin güreşlerine de değineceğiz. Konaklamak için merkez üssü olarak Kuşadası’nı seçiyor ve gezimize başlıyoruz. Deniz mevsiminde size içilecek berraklıkta bir su rengine sahip Dilek Yarımadası Milli Park’ına veya Pamucak sahillerine gitmenizi öneririm. Bu sahillere rakip Milli Park’ın Akdeniz’e bakan yüzünde bir de Karine sahili var ki, eşsiz güzelliğini anlatması gerçekten uzun sürer. Deniz buralarda geç soğuyor. Bu nedenle yöre kış mevsiminde de misafir ağırlıyor. Kuşadası alışveriş çarşısı, Kadınlar plajı mevki, marina çevresindeki barlar ve restoranları ile canlı, renkli bir atmosfere sahip. Çok sayıda kuş olduğu için bu isimle anılan Güvercin adası ise uğrak noktalarının başında yer alıyor. Sahilleri yağmalanıp denizi taş doldurulan Kuşadası’nda, yine de yöreye özgü mimari özelliklere sahip eski Kuşadası evlerine rastlanıyor. Kuşadası’nın en hareketli sahilinde yer alan Öküzpaşa Kervansaray’ı da, tüm görkemiyle turizme hizmet ediyor. Birinci derece turizm bölgesi olan ve pilot bölge seçilen Kuşadası’ndan ayrılıp çevre gezisine başlıyoruz…
Adaland’da Yaşam
Dört tarafı kara ile çevrili tek ada sloganıyla 2002 yılında açılan su oyunları cenneti “Adaland”, çam limanı mevkiinde ve yazın rağbet gören yerlerin başında geliyor. Yerli ve yabancı turistlerin tüm günü çeşitli aktivitelere katılarak geçirdikleri su cennetinde su tünellerinden defalarca kayanlar, daha sonra dalga havuzunda, kendilerini suni yaratılan dalgalara bırakıyorlar. Bir başka tutku olup, suni dalgalarla yaratılan yeni rafting parkuru ise eğlencenin yeni adresi olarak ilgi çekiyor. Dörtlü gruplar halinde kaydıraklardan hızla havuza kayanlar çevreye yaydıkları sevinç çığlıkları ile mutluluğun son noktasını yaşıyorlar. Yüksek volümlü disko müziği eşliğinde pistte dans eden gençler, yerden fışkıran su fıskiyeleri arasında yorgunluk hissetmeden sahnede gösteri grubuna eşlik ediyorlar. Bebekleri ile gelenler çocuk havuzlarında serinlerken, teraslar, havuz kenarlarını güneşleneler tercih ediyor. Tentelerle kaplı gölgeli barlar, hem çevreyi seyretme hem de içecek ihtiyaçlarını, yemek yemek isteyenlere zengin çeşitler sunuyorlar. Adaland’ın bir başka parkında yunusların yaptığı gösteriler ilgi ve sempati ile izleniyor. Gün boyu yaşadıklarını görevli fotoğrafçılara çektirenler, çıkışta anı fotoğraflarını asılı panodan satın alabiliyorlar. Hediyelik eşya standı da bulunan Adaland, 19.00 da kapanıyor. Kuşadası İnönü bulvarında hizmet veren Starlight Turizm ise grupla gezmeyi sevenlere at safari, deve safari ve jeep safari turlarıyla Pamucak sahillerine ve Beşparmak dağlarına eğlenceli geziler düzenliyor. Bu turlar için (0-256) 612 58 24 numaralı telefondan, İsmail Dökme ile bağlantı kurabilirsiniz. Gümüldür yönüne düzenlenen tekne gezileri de, bir başka alternatif.
Çine çayı vadisi
Aydın otobanından ayrılıp Alinda, Alabanda, Gerga antik kentlerinin bulunduğu Yatağan yönü güzergâhını kullananları, Çine çayı vadisi bekliyor. Gerdanlığı anımsatan kemerli taş köprüsü, kuş türleri ve cam gibi parlayan kıyıları ile narin bir görünüm sergileyen Çine çayı suları, baraj yapımı için su toplama havzasında biriktiriliyor. Yükselen sular vadiyi yutacağı için, yeni yapılan üst yolla araçlara bir tür by-pass sağlanmış durumda. Fakat yıllarca süren ve suların debisi ile aşınıp şekillenen, cilalanan kayalar Bafa gölüne kadar uzanan Beşparmak dağlarında bile şaşırtıcı farklılıklar gösterirken; belki de Aphrodisias Heykeltraş Okulu öğrencilerine yıllar öncesinden ilham veriyor. Silikatlı kumu ve pürüzsüz yüzeyli taşlarıyla yağmur sonrası pırıl pırıl parlayan doğa harikası bölgede bulunan birbirinden ilginç kayalar, Çine çayının dönemeçlerindeki kuytu kısımlarında adeta yerden fışkıran koyu pembe zakkum çiçekleriyle renk, ahenk ve bütünlük kazanıyor. İçlerinde öyle biri var ki, dilini çıkarmış bir hayvan başı görünümüyle yıllar önce seyir halindeyken ani bir frenle durmama neden olmuş ve hâlâ üzerinde çalıştığım “Taşların dili” konusuna hem start, hem de ilham vermişti. Çine çayı üzerinde yayaların hâlâ kullandığı ve turistlerin mola verdiği gerdanlık misali antik dönem kemerli taş köprü ve çeşitli çeşmeler de bulunuyor. Şimdi de Çine çayından ayrılıp bir başka heykel atölyesine gidiyoruz…
Aphrodisias
Babadağ eteklerinde denizden 600 m yükseklikteki bir platoda yer alan Karya’nın en önemli şehri Aphrodisias, İzmir’den 230 km uzaklıktaki Aydın Karacasu ilçesine bağlı Gevre köyü yakınlarında bulunuyor. Turistlerin büyük ilgisini çeken ve oldukça iyi korunmuş olarak günümüze gelebilen antik kent, heykeltraş okulu ve heykelleri ile ünlü. Kentin doğusunda bulunan beyaz ve mavi renklere sahip mermer ocakları, heykeltraş okulunun Aphrodisias’ta kurulmasının nedeni olarak gösteriliyor. 3.5 km uzaklıkta kale duvarı ile çevrili kent içinde yapacağımız gezide ilk durağımız, kazı çalışmaları sonucunda gün ışığına çıkarılan 10 bin seyirci kapasiteli tiyatro oluyor. Çeşitli kent kalıntıları arasından geçerek kentin kutsal yeri Aphrodite tapınağına geliniyor. 14 sütunu ile ayakta duran tapınağın tabanı mozaikle kaplı ve çevresi tel örgü ile çevrili. Benzerlerine oranla çok iyi durumda olan stadyum ise 30 bin kişi kapasitesi, 262 m uzunluğu ve 59 m genişliğiyle, tüm görkemiyle ayakta duruyor. İki kapılı stadyumun basamaklarına oturup yorgunluk atarken bir taraftan da grup rehberinin anlattıklarını ilgiyle dinleyen turistler, stadyumdan ayrılarak Aphrodite tapınağı karşısındaki anıtsal giriş kapısını görüyorlar. Göz alıcı güzelliğe sahip kapı, turistlerin en çok fotoğraf çektirdikleri yer. Son olarak ziyaret edilen yer ise Aphrodisias Müzesi. Çeşitli heykeller, heykel başları, kabartmalar, lahitler, meduza ve hayvan figürlerinin sergilendiği müzede, farklı renkteki mermerlerin kullanıldığı heykellerde; saçlara, gözlere, yüze verilen önem aynı zamanda figürlerdeki esneklik, yumuşaklık ve detaylar, Aphrodisias’taki heykeltraşların ustalığını gözler önüne seriyor. Bir zamanlar kazı çalışmalarını yürüten Kenan Erim’in görevlendirdiği gözcülerin kontrolü ile katı şekilde yasaklanan fotoğraf çekimi ve kamera kullanımı; Erim’in ölümünden sonra şimdi gerek müze içinde, gerekse antik kent alanında rahatça yapılabiliyor. Müzede bazı eserlerin minyatür alçı kopyaları, poster, broşür, kitapçık, kartpostal gibi dökümanlar, turistik eşya reyonundan satın alınabiliyor. Not: Aphrodisias heykellerinin bazılarını aynı isimle anılan salonda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde de görebilirsiniz.
Deve güreşleri
Sonbaharda develerin kızışmasıyla, güreşler başta Ege bölgesi olmak üzere, Çanakkale’den Akdeniz’e kadar uzanan bölgede yapılıyor. Vahşeti, kazananı ve kaybedeni olmayan deve güreşleri, önceleri devecilerin kendi aralarında kış eğlencesi olarak düzenlenmiş. Halkın ilgi göstermesiyle de yaygınlaşarak, geleneksel hale dönüşmüş. 16 Ocak’ta Selçuk’ta düzenlenen festivalle başlayan güreşlere, Şubat ve Mart aylarında her pazar Aydın çevresinde rastlamak mümkün oluyor. “Tülü” denilen ve yaklaşık 1 ton ağırlığında 5-6 yaşlarındaki özel erkek develer, güreşte rakibini ittirdikleri deve semeri havut ile havutlanıyor. Devenin ağzından köpük gelmesi, güreşe hazır olduğunu gösteriyor. Davul zurna ile coşturulan develer, “Cazgır”ın anonsuyla güreş meydanına alınıyor. Güreşmek istemeyen develer için yöntem ise develerden birinin eşini meydana çıkarmak oluyor. Bu şekilde eşini kaptırmamak için kıskançlık krizine giren devenin güreşmesi sağlanıyor. Deve güreşi festivaline gelenler, baş ve boyunlarına “puşi” denilen bir şal bağlıyorlar. Bir de gözlerden kaçan deveci kıyafetleri var. Şalvar altına giyilen dize kadar uzun körüklü, yumurta topuklu deveci çizmeleri, Aydın’da eski ustalar tarafından ısmarlama yapılıyor. Körüklü deveci çizmeleri birgün mutlaka gençler arasında yayılacak ve kovboy çizmeleri gibi dünya ayakkabı modasındaki yerini alacak gibi görünüyor.