Konya Gezi Rehberi
Konya ili, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesinde yer alan, etrafı Ankara, Eskişehir, Afyon, Isparta, Antalya, Karaman, Mersin, Niğde ve Aksaray illeriyle çevrili Türkiye’nin yüzölçümü en büyük ilidir.
İle adını veren Konya şehrinin isminin Kutsal Tasvir anlamındaki “İkon” sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Mitolojide bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bu hikâyelerden birinde anlatıldığı üzere, kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, İkonion dur. İkonion adı, zamanla İcconium’a dönüşür.
Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen, Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium gibi yeni adlar alır. Bizans kaynaklarında Tokonion olarak geçen şehre ve bölgeye verilen diğer isimler şöyledir: Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia… Arapların Kuniya dedikleri Konya, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur.
Konya Gölleri
Tuz Gölü : Tuz Gölü kapalı havzasının merkezinde Tuz Gölü oluşmuştur. Ankara, Konya, Aksaray sınırlarının kesiştiği yerde olup bir kısmı Konya ilisımırları içerinde yer almaktadır. Tuz Gölü Türkiye’nin ikinci büyük gölüdür. Derinliği 12 m. civarındadır. Yaz mevsiminde buharlaşmanın etkisiyle alanı oldukça küçülür. Kuruyan kesimlerde tuz tortulları meydana gelir. Türkiye’nin tuz ihtiyacının bir kısmı buradan temin edilir. Sulama ve su ürünleri için kullanılmaz.
Beyşehir Gölü: Konya ilinin batısında Konya-Isparta sınırı üzerinde yer almaktadır. Beyşehir Gölü yurdumuzun üçüncü büyük gölüdür. Aynı zamanda en büyük tatlı su göllüfür. Tektonik-Karstik olaylarla meydana gelmiştir. Aynı zamanda Türkiye’nin en önemli milli parklarından biridir. Milli park alanı içerisinde aynı anda su depoları,dağ sporları ve av sporları yapmak imkânı vardır. Su ürünleri açısından ekonomik değeri yüksektir. Gölün iki plajı,22 adası ve pek çok kayalığı bulunmaktadır. Göl Ornitolojik bakımdan önemli bir kuş üreme, barınma,beslenme ve konaklama merkezidir. Bu yönü ile turizm açısından önem taşımaktadır.
Akşehir Gölü: Konya ilinin kuzey batısında Konya-Afyonkarahisar il sınırında yer alır. Suyu tatlıdır. Tektonik olaylarla meydana gelmiştir. Su ürünleri açsından ekonomik değer gösterir. Sulama suyu olarak kullanılmakta olup kamış üretimide yapılmaktadır.
Suğla Gölü : Konya ilinin güney batısında yer alır. Oluşumu tektoniktir. Yağışlı yıllarda alanı iyice genişlemekte kurak yıllarda ise göl kurumakta ve alüvyonlı göl tabanı ortaya çıkarak iyi bir tarım alanı oluşturmaktadır. Suyu tatlıdır. Su ürürnler ve sulama açısından önemi büyüktür.
Ilgın (Çavuşçu) Gölü : Konya ilinin kuzey batısında yer alır. Oluşumu tektoniktir. Suları tatlıdır. Su ürünleri açısından önemlidir. Ayrıca bir ayağı ile Atlantı ovaları sulanmaktadır.
Ereğli Akgöl : Ereğli ilçesinin batısındadır. Eski göl tabanıdır. Çok sığ bir özelliğe sahiptir. Suları tatlıdır. Ivriz deresinde gelen sularla beslenir. Akgöl sazlıklarında 200’ün üzerinde kuş türü yaşamaktadır. Bu yüzden tabiatı koruma alanı olarak kabul edilmiştir.
Yunak Akgöl : Yunak ilçesi yakınlarında küçük bir göldür. Suyu tatlıdır. Çoğu yeri bataklık halindedir. Göl Gökpınar deresi ile Sakarya nehrine boşalmaktadır.
Konya Gezilecek Yerler
Hiç şüphe yok ki, Konya’da ilk akla gelen Mevlana Müzesi sema gösterileri, Karatay Medresesi, İnce Minare, Alaaddin Camii, Atatürk Müzesi, Koyunoğlu Müzesi, Arkeoloji, Etnoğrafya Müzeleri, Ladik halıları, etli etmek, tahta kaşık v.s. Ama Konya bu kadar değil tabii. Türkiye’nin tahıl ambarı Konya’nın biraz da doğasına bakacak olursak, il sınırları içinde ilk göze çarpanlar, Hadim yakınlarındaki Yerköprü Şelalesi, sonrasında ürkütücü yalnızlığına rağmen pastoral lezzete sahip Meke Gölü, hanlar, kervansaraylarla dolu dümdüz yolları, antik alanları ve daha neler neler. Bir yerden başlamak gerek… Ben de Yerköprü Şelalesi’nden başlıyorum.
Yerköprü Şelalesi
Konya’dan Karaman yönünde ovada uzanan ip gibi düz ve geniş yoldan, Hadim tabelasına kadar geliyorsunuz. Hadim’e gelmeden Aladağ’a doğru 29 km devam ederek çevreye uyumlu toprak renkli evleriyle göze batan Yağcılar’dan 7 km sonra, Bademli’ye ve Şelale’ye ulaşılıyor. Araçtan inip çok kısa bir yürüyüşle su sesinin geldiği tarafa yönelince, kendinizi mağaralar, kireçtaşı havuzlar, yosunlu travertenler, çeşitli oluşumlar ve yöreye özgü bitkiler arasında buluyorsunuz. 20 metre yükseklikten koparcasına akan Şelale, bazen yer altından bazen de yer üstünden Akdeniz’e ulaşma uğruna, yoluna devam ediyor. Göksu nehri şaşırtıcı travertenlerin oluşumundaki etkisiyle izleyenlerde hayranlık uyandırıyor. Şelale çevresinde hem fotoğraf çekip, hem de değişik açılar bulmak gibi bir hevesiniz varsa, kayaların ıslak ve yosunlu, kaygan kısımlarına ve bastığınız yerlere özel bir dikkat gerekiyor. Coşarak dökülen azgın suların, etrafa dağıttığı su zerrecikleri ve oluşan hırçın akıntıların çıkardığı uğultulu ses, kısa sürede üzerinizdeki tüm yorgunluğun ve birikimlerin kaybolmasına neden oluyor. Kükreyen su sesine karışan mutlu kuşların korosu eşliğinde piknik ve kamp yapabileceğiniz mekanda, mevsime göre değişen ışık efektleriyle farklı renkleri keşfedebilir, gökkuşağını görebilir ve ilginç fotoğraflar çekebilirsiniz. Yağışların neden olduğu toprak rengi su ise yazın daha bir maviliğe bürünüp netlik kazanıyor. Şelale geziniz sonrası ya geldiğiniz yoldan geri dönebilir ya da virajlı ve zaman alacak Toroslar’ı aşarak Ermenek üzeri Mut’tan Silifke’ye inebilirsiniz. Şimdi de Konya-Ereğli yolu üzerinde ki doğanın sürprizi Meke Tuzlası krater gölüne uzanıyoruz.
Meke Gölü
Meke Gölü, Karapınar yakınlarında yoldan 1 km içerde bulunuyor. Göl girişinde metruk bir ev var. Önünden ayrılan rampa, sizi göl kıyısına getiriyor. Evin doğu ve batısından devam eden kömür tozuna benzer yol, bir yandan sizi krater ağzında olduğunuza inandırırken, gölün manzarasının en güzel seyredildiği arka yüzeyine götürüp, çevresini dolaşmanıza da imkan veriyor. Kırık kömürü andıran tozsuz yolun dışı, “off-road” zevkini tatmin edecek engebeli bir arazide bodur otlar arasında yol alma olanağı da sunuyor. 4 km’ye yakın çevresi olan Meke Tuzlası krater gölünün içinde oluşan volkan bacası örneği adacıklar, doğa tutkunlarına ayrı bir görsel lezzet sunuyor. Meke Gölü’nden Karapınar’a girişte yolun sonunda ve biraz içerde bulunan tepeler yoldan dikkat çekmese de, “Ketirlik” adıyla anılıyor ve ilginç bir kaya kütlesi barındırıyor. Doğanın bir hayli bonkör davrandığı bölgedeki doğal kır çiçekleri, yosun yüzlü kayalar makro fotoğraf çekimlerine meraklı olanların ilgisini çekecektir.
İvriz kaya kabartma anıtı
Konya Ereğli’ye gelmişken, 21 km uzaktaki İvriz’i mutlaka görmek gerekiyor. Ereğli Belediyesi İvriz yolunun en uygun bölümlerine tabelalar yerleştirmiş. Böylece kimseye sormadan, İvriz’e ve görkemli kaya anıta ulaşabiliyorsunuz. Tuwana krallığından zamanımıza kadar en önemli kabartma, geç Hitit dönemine ait ve Tuwana kralı Warpulowas tarafından M.Ö. 8. yüzyılda yaptırılmış. Bereket tanrısı Tarhundas ile onun karşısında ibadet eden Kral Warpulowas figürleri ve arka kısmındaki Hitit hiyeroglif yazısında; “Ben hakim ve kahraman Tuwana kralı Warpulovas. Sarayda bir prensken, bu asmaları diktim. Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin.” deniliyor. Kabartmada Hitit sanatından başka, Asur ve Frig sanatı etkileri de görülüyor. Yazın inanılmaz derecede soğuk bir suyun bulunduğu İvriz, ceviz, ceviz büyüklüğünde kiraz, fındık ve üzümüyle ünlü. Baraj gölü çevresi ise keyifli kır lokantaları ile konukları ağırlıyor.
Kilistra
Kilistra Antik Kenti Konya’nın 34 km. güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km. kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Ana yoldan içeriye doğru ayrıldıktan sonra 12 km lik asfalt yol ile ulaşılan Kilistra da ilk dikkat çeken kayalara oyularak yapılmış kiliseler oluyor. Kapadokya bölgesinde görülen peri bacalarını andıran görkemli kayalar içindeki kiliseler, rahat gezilme imkânı sunarken, yapılan temizlik çalışmaları ve demir parmaklıklı kapılarla korunmaya çalışılmış olduğu görülüyor. Duvarlarında resim veya kabartmaya rastlanmayan ve bazı kaya oyma odaların iki katlı oluşu dikkat çekiyor. Basamaklarla çıkılan çevreye hâkim tepe, Kilistra’nın tamamını seyir imkânı veriyor. Yapılan çalışmalarda Kilistra’da M.Ö. III. y.y. kadar yerleşim olduğu anlaşılmış. Listradan (Hatunsaray) gelip Mistiya’ya Beyşehir’e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer alan antik kentin M.S. 7. y.y. da yumuşak kayaların oyulması ile birçok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Sirahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmış. M.S. 8. y.y.’a ait olan Haç Planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlanan nitelikte olduğu belirtiliyor.
Hitit Su Anıtı
Çevre gezilerine meraklı olanlar için Konya yakınlarında yaptığım turda son durağım, Beyşehir Gölü yakınlarında bulunan Eflatun Pınarı “Hitit Su Anıtı”. Beyşehir Gölü’ne paralel uzanan yolun 8’inci km’si içinde bulunan pınara, Sadıkhacı tabelasından giriş yapıp köye girmeden tepeden sola ayrılan yol ile ulaşılıyor. Herhangi bir işaret ya da tabela olmadığı için, yol ayrımına dikkat etmek gerekiyor. Pınar gölcüğü kıyısındaki yerli kaya üzerine yapılan kabartmaların bulunduğu anıt ve çevredeki kalıntılarda, çeşitli figürler yer alıyor. Konya-Beyşehir yolu üzerinde Anadolu Selçukluları’ndan kalan en önemli yapılardan biri de, Kızılören hanı. Konya’ya 41 km uzaklıktaki han, il çevresinde yapılmış en eski Selçuklu Hanı özelliğini taşıyor. Sarı kırmızı taşlarla örülen ve iki bölümden oluşan hanın büyük bölümü yıkılmış. Ama yine de iki katlı olduğunu belirten kalıntılara rastlanıyor.
Buğday Ambarı
Konya ve çevresinde yapacağınız gezi boyunca bilhassa sonbahar mevsiminde en çok göreceğiniz manzara hasat çalışmaları oluyor. Biçerdöverler, traktörler buğdayları ve samanları ayrı ayrı işleyip balyalar halinde tarladan toplayıp yerlerine ulaştırıyorlar.