Kula Gezi Rehberi

Kula mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Ege’nin şiirsel ilçelerinden birisidir. Bölgede yapılan kazılarda Katekekaumene (Yanık yöre) sınırı içinde Demir Köprü barajı yakınındaki Divlit’te ilkel insanın ayak izlerine rastlanılmış olması ilkel insanların bu bölgede yaşamış olduklarının bir kanıtıdır. Bunun yanı sıra yapılan kazılarda M.Ö. 56 yılına ait mermer kabartma ve kitabelerden Kula ve çevresinin önemli bir yerleşim alanı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Eski dönemlerde Kula’nın civarında kurulmuş bulunan Meonya (Menye) Mysien ve Lidya arasında bir yerleşim alanı idi ve buradan geçen yol Sardes-Salihli’den başlar ve Menye-Sandal-Gölde üzerinden geçerdi.Kula’daki yerleşim zamanla civarındaki yerleşim alanlarının önemini yitirmesi sonucunda gelişmiştir.Kula’nın ismini burç manasında olan KULE’den almış olduğu belgelerden anlaşılmaktadır.

Kula’nın ismi hakkında pek çok araştırmacı inceleme yaptıkları halde kesin bir sonuca varılamamıştır.Bir söylentiye göre de havası suyu iyi ve şifalı olduğundan zengin bir kişinin hasta olan kızı için buraya bir kule yaptırdığı ve buranın zamanla gelişip bu günkü duruma geldiğinden bahsedilir.

Kula’nın Bizanslıların elinde iken ismi Opsikion’dur.Bunu Kula’nın 20 km batısındaki Maionia (menye) ile beraber bir piskoposluk teşkil etmesinden anlıyoruz. Kula’nın Türkler eline geçmesi 107l Malazgirt savaşından sonra XI.y.yılın II yarısında 1075-1076 Türkmen aşiretlerinin Kula ve çevresine kadar kısa zamanda yayıldıkları görülmüştür.Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaettin Keykubat zamanında Kula ve çevresi tamamen Türklerin eline geçmiştir.1233

Kula Anadolu beylikleri zamanında Germiyanoğulları beyliğine bağlı olan Kula Germiyan beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’un 1381 tarihinde Osmanlı padişahı I.Murat’ın oğlu Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi sırasında beyliğe ait Kütahya ve civarını çeyiz olarak Osmanlılara vermesi sonucunda Süleyman Şah’ın Kula’ya çekilerek burayı başkent yaptığı ve burada yaşadığı, Süleyman şah zamanında Kula’da imar ve kültürel faaliyetlerin arttığı gözlenmektedir. Bunlar arasında Gürhane medresesi gösterilebilir. Süleyman Şah’ın ölümünden sonra Osmanlıların idaresine giren Kula 1402 yılında Timur tarafından Anadolu Beyliklerinin eski topraklarının kendilerine verilmesi neticesinde Kula Germiyanoğulları beyliğine geçmiş ise de bir müddet sonra Germiyanoğlu beyi Yakup Bey’in 1428 yılında ölümünden sonra Osmanlıların idaresine yeniden geçmiş ve Kütahya İlinin bir kazası olarak Osmanlı idaresine katılmıştır. 1896 yılına kadar Kütahya’ya bağlı kalmış ve bu tarihten sonra Manisa’ya bağlanmıştır.

İLKEL AYAK İZLERİ :

Ünlü tarihçi Strabon’un Katakekaumene (Yanık Yöre) adını ver­diği ve 2000 yıl önce yöreyi dolaşarak,Küçük Asya’nın en genç volkan konileri, lav akıntılarının bulunduğu Kula yöresinde; İlkel insan ayak izlerine rastlanılmıştır. İlkel insan ayak izleri yörede 68 kadar bulunan volkan konilerinden biri olan Divlit Tepe konisinin yanında görülmektedir. Burada ilkel insan ayak izlerinin yanında, hayvanların ayak izlerine, ilkel insanların taşıdığı yük izlerine ve ilkel insanların yere otur­ma izlerine de rastlanılmaktadır. Ayak izlerine rastlanan ilkel insan­ların adımların uzunluğu, 75-80 cm. kadardır. Fosil ilkel insan ayak izleri, 41-42 ayakkabı numarası büyüklüktedir. İzlerden ikisi, yanyana yürümüş iki ilkel insa-na aittir. Bunlar tepeden aşağıya doğru yürümüşlerdir. Bir de küçük çocuk izi olup, bu da tepeye doğru ters yönde yürü­müştür.İzler oluştuktan sonra, Divlit Tepe yanardağından çıkan ve onların üzerinde bir örtü meydana getirerek korunmalarını sağlayan bazaltik cüruflar; briket imalinde ve inşaat işlerinde kullanılmaktadır.

1968 yılında bu örtü tabakası, cünuflar sahadan dozerle kazılıp alınırken ayak izleri meydana çıkmıştır. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü elemanları, kimi zaman sahadan çıkarılarak yurt dışına müzelere kaçırılan, kimi zamanlar çevredeki köyler tarafından hatıra olarak evlere alınan bu ayak izlerinin sahada uzun süre korunamıyacağını anlayarak, bunlardan yaklaşık 60 tanesini çıkarıp; aynı genel müdürlüğe ait (Tabiat Tarihi Müzesine) taşıyıp, sergilemişlerdir.

İlkel insan ayak izlerinin yakınındaki volkanik lavlardan alınan örneklerin laboratuvarlarda yaş belirleme ölçümlerinde 20.000 yıl yaşlı oldukları belirlenmiştir. Ölçümlerde en çok ± 5.000 yıllık hata payı olduğu gözönüne alındığında, bu izlerin en çok 25.000, en yeni olarak da 15.000 yıllık oldukları ortaya çıkmaktadır. Strabon da Kula yöre­sindeki volkanların 15-16 bin yıl önce indifaa’ya başlamış olduğunu ve 2.000 yıl yanmakta devam ettiğini, bundan 2.000 yıl önceki araştırmaları sonucu bildirmiştir.

Divlit Tepe konisi yakınlarında görülen bu izler bize Katakekaumene (Kula ve çevresinde) sınırları içeriinde Eski Taş Devri ilkel insanlarının yaşadığını göstermektedir. Bu devirde ilkel insanların sürüler halinde mağaralarda, ağaç kovuklarında yaşadığı bilindiğinden Yanık Yöre’nin de bu ortama uygunluğu gözönünde bulundurulursa, bunların ilkel insan topluluklarının yaşama alanı olduğunu söylemek keha­net sayılmasa gerek.

İlkel insan ayak izleri, 3. ve en yeni volkanik devreye ait volkan konilerinden biri olan Divlit Tepe konisinin yakınında bulunmaktadır. Yaklaşık 2.000 yıl önce Divlit Tepe konisi, önce ince taneli kül ve tüfler püskürtmüş ve suskunluk dönemine geçerek sönmüştür. Çevreye saçılan bu ince taneli volkanik ürünler, daha sonra yağan yağmurların etkisiyle kalın bir çamur tabakasına dönüşmüştür. İşte bu esnada bölgede yaşayan ilkel insanlar, çok güzel bir raslantı ile bu çamurlar üze­rinde çıplak ayakla yürümüşlerdir. Kısa bir süre sonra volkan yeniden faaliyete geçmiş ve bu kez püskürttüğü siyah renkli bazaltik cüruflar, çamurlar üzerindeki ayak izlerini örterek, yaklaşık 5-10 metre kalınlıkta bir örtü oluşturmuş ve bu değerli izlerin günümüze kadar korun­malarını sağlamışlardır.

Yapılan araştırmalar sonucu Antalya, Isparta, ‘Samsun, Burdur, Gaziantep yöreleriyle birlikte Kula çevresinde de ilkel insanların yaşadıkları anlaşılmıştır. Kula ‘da yapılan araştırmalar sonucu M.Ö. 56 yılını belirten mermer kabartmalara ve kitabelere rastlanılmıştır. Bu kabartmalardan birinin üzerinde şunlar yazılıdır:

Güneş Platez’e, Mentlamus’e ve Kral Men’e mahsus bir dua Vücuda getirmiş olan Abdi Memluk «Demas, Jüpiter’in» azamet ve kudretini tanıtmak üzere bu duayı mutavatı emir eder. Mabut «Lunus» veya Men’i tasvir eden, bu kabartmadaki emir SulukttIerin 256 ncı yıl dedikleri tarihe göre M.Ö. 56 yılını göstermektedir.

M.Ö. L. yüzyılda basılmış ve Kula’yı komşu ülkelere tanıttıran birkaç paranın bulunmuş olması yukarıdaki tarihi doğrulamaktadır. Böylelikle Kula’nın M.O. L. yüzyılda varolduğu anlaşılmaktadır. Eski devirlerde Kula, Meonya (Menye)nın bir bölümü idi. Meonya, Mysien ve Lidya arasında bir yer tutardı. Eski çağlardan beri önemli bir trafik yolu; Sardes, Salihli’den başlar ve Menye-Sandal-Gölde üzerinden geçerek Gediz’e ve ondan sonra da yukarı doğru, bir yandan da Uşak’a doğru giderdi. Başkent Maionia şimdiki Menye yerindeydi. Kula ve çevresinin çok eski bir yerleşim alanı olduğunu ve pek çok tarihi olaylara sahne olduğunu gösterir. Kula’nın Musalca mevkiinde görülen mezar kalıntıları ve tuğla parçaları, burada eski bir Lidya şehrinin varlığını gösteren belirtilerdir.

Dünyada ülkemizden başka Fransa’da, İtalya’da ve Macaristan’da olmak üzere 4 yerde ilkel insane fosil ayak izleri bulunmaktadır. Divlit tepe volkan konisi yakınındaki bu değerli ayak izleri korunmak amacıyla Türk Tarih Kurumu, Eski Eserler genel Müdürlüğü tarafından sit alanı ilan edilmiş ve her türlü faaliyet yasaklanmıştır.

İzmir-Ankara E 23 karayolu üzerinde yer alan Kula’ya gitmek için Ankara istikametinden İzmir yönüne giden otobüslere veya İzmir’den Ankara yönüne giden otobüslere binebilirsiniz. Manisa – Kula 124 km, İzmir – Kula ise 120 km. Manisa ‘dan Kula’ya gelmek isterseniz Manisa Garajı’ndan 20 dakikada bir kalkan Turgutlu – Salihli otobüsleri veya Manisa-Salihli otobüslerine binip, buradan Kula’ya aktarına yapmanız gerekiyor. Kula-Salihli arasında Kula minibüsleri çalışıyor. Minibüsler her 15 dakika da bulunuyor.

Manisa müze müdürlüğü yetkililerinin bilgilerine göre tarihi sardes şehrinden eskilere dayanmaktadır. Bunun delili olarak manisa müze yetkililerinin bilgilerine dayanılarak yörede çıkan bulgulardan ve mezar taşlarından faydalanılmaktadır.

Bir İyilik

Dünyayı daha iyi yapmayan insan insan değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir