Sagalassos Antik Kenti Gezi Rehberi

Burdur İlinin Ağlasun İlçesi’ne 7 km. uzaklıkta, bir dağın tepesinde bulunan, Sagalassos antik kentini ilk kez 1706’da bir Fransız bir gezgini bulmuştur.Sagalassos’da kazılara 1985 yılında başlanmış ve günümüzde de çalışmalar devam etmektedir.

Sagalassos, coğrafi konumundan ötürü, Tekne Tepe’nin batısında bulunan geçidin kontrolünü elinde tutabilmek için yapıldığı sanılmaktadır. Kazılar sonucunda ortaya çıkan bulgu ve kalıntılar bölgede M.Ö. 6000’de yerleşimin başladığını göstermektedir. Bununla beraber gerçek anlamda kent olarak yerleşim M.Ö. 3000’lerde başlamış ve ismini Antik Çağda duyurmuştur. Pisidialı’lar M.Ö.1000’de buraya ulaşmış ve ormanlık olan bu alandaki ağaçlardan kereste yapımında yararlanmışlardır. Sonraki yıllarda tarım ön plana geçmiş, Hitit İmparatorluğunun çöküşüyle başlayan dönemde ekonomisi diğer kentlere göre daha ileriye gitmiştir. M.Ö. 546-334 yılları arsında bölge Pers egemenliğine girmiş, ancak bu durum kenti olumsuz yönde etkilememiştir. M.Ö 334-333’te Büyük İskender Psidia’nın Telmessos ve Selge gibi büyük şehirlerini ele geçirmiştir.Sagalassos’un bu dönemde İskender’e bağımlı olmakla beraber kısmen de özgürlüğünü koruduğu bilinmektedir. Büyük İskender’in M.Ö 323’te ölümünden sonra kent selefleri arasında M.Ö 281’e kadar el değiştirmiş ve sonra da Suriye Seleukos topraklarının bir parçası olmuştur. Seleukos kralları Psidia’nın bu kentini Büyük Antiokhos’a kadar (M.Ö 223-187) yalnızca temsilcilerle yönetmişlerdir. Bu dönemde Sagalassos Helenleşmiş, Suriye ve Mısır’la iyi bir ticari ilişkisi sağlamıştır.Bu ticaretin oluşmasında Seleukoslar dönemi boyunca Seleukoslara ve Ptolemaioslara paralı askerlik yapan Pisidialı’ların etkili olduğu sanılmaktadır. Seleukoslar döneminde kent oldukça zengin bir konumda idi. M.Ö 189-133 yılları arasında Pergamon Krallığı’na katılmış, Pergamon Krallığı’nın vasiyet yoluyla Roma egemenliğine geçmesinden sonra da, Roma’nın Asia Eyaleti’nin bir parçası olmuştur. Böylece M.Ö. 39’a kadar sürecek olan özgürlüğünü kısmen de olsa korumuştur. M.Ö 39’da Galat Kralı Amyntos’un egemenliğini tanımak zorunda kalmıştır. M.Ö. 25’te yeniden Roma’nın eyaleti Galatia’ya dahil olmuştur. Roma İmparatorluğu döneminden itibaren (M.Ö 25) yazıtlarda ve sikkelerde görüldüğü gibi “Pisidia’nın önde gelen şehri, Romalı’ların dostu ve müttefiki” sözünden yola çıkılarak Romalı’ların koruduğu bir kent olmuş ve egemenlik alanı genişletilmiştir. Bu dönemde bölgeye savaşmak için gelen askerlere yapılan tahıl satışlarından ötürü kent daha da zenginleşmiştir. Bizans döneminde Hıristiyanlığın devlet tarafından kabul edilmesiyle Psidia Eyaletinin önemli piskoposluk merkezi olmuştur. Sagalassos, M.S. 518 ve 528’de depremlerden, 541-543 yıllarında da veba salgınından zarar görmüş, M.S. 644-696’ da Arap akınlarına uğramıştır. M.S.XII.yüzyıla kadar burada yaşandığı, XIII.yüzyıldan sonra da ismine yazılı kaynaklarda rastlanmadığı görülmektedir.

Dor Mabedi
Kentin bulunduğu alanın üst noktasındaki Dor üslubundaki mabedin kazılarına 1990 yılında başlanmış olup, kazılar günümüzde de devam etmektedir. İlk kazılarda büyük olasılıkla MS.I.yüzyıla tarihlenen bu yapının arazi konumundan ötürü zaman zaman değişikliğe uğradığı ortaya çıkmıştır. Özellikle orijinal merdivenlerin yerini üç ayrı teras almıştır. Mabet üzerindeki son değişiklik M.S.V.yüzyılda kentteki diğer yapılardan toplanan malzemelerden yararlanılarak yapılmıştır. Bu arada ön duvar daha yüksek olarak yeniden inşa edilmiştir. Bu değişiklikle o dönemde dini amaçlar için kullanılmayan yapı, geç sur duvarı ile birleştirilerek bir kuleye çevrilmiştir.Bu değişikliğin kenti Isauria kabilesine (M.S 404-406) karşı korumak için yapıldığı sanılmaktadır. Geç döneme tarihlenen surun, güneyine dıştan 1.10-1.60 m., içeride de 1.80-2 m. genişliğinde bir çeşit rampa, duvarı sağlamlaştırmak için düzenlenmiştir.
Sagalassos 1992 yılı kazılarında bölge kültü ile ilgili yerli binici tanrı Kakasbos kültüne dair adak eşyaları dışında herhangi bir buluntu ile karşılaşılamamıştır. Yalnızca 10-30 cm. kalınlığındaki üst katmanın içinden yapı malzemeleri dışında kap kacak, cam ve metal objeler bulunmuştur. Bunun dışında geç Roma mozaik parçaları, dikine yerleştirilmiş pişmiş topraktan bir boru sistemi, Hadrianus , Julianus ve diğer dönemlere ait sikkeler ile zengin çeşitli adak eşyaları ile karşılaşılmıştır.Bunlar MS.VII.yüzyıla tarihlendirildiği gibi üslupları, Roma Erken İmparatorluk döneminin özelliklerini taşımaktadır.

Apollon Klarios Mabedi
Apollon Klarios Mabedine ait kalıntılar yapılan kazılar sonucunda tamamen ortaya çıkarılmıştır.Mimari parçalar oldukça iyi korunmuş, daha öncekilerden farklı olarak son derece sade oldukları da dikkati çekmektedir. Belki de kente zarar veren depremlerden ötürü bu tür bir yapılanmaya gidildiği de düşünülmektedir.
Apollon Klarios Mabedi M.S.I. yüzyılın sonu ile II. Yüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir. Mabedin bezeme yönünden dikkati çeken elemanları daha çok İyon sütun başlıklarıdır. Bununla beraber kazı çalışmalarını yürüten araştırmacılar mabedin kalıntıları arasında birbirlerinden farklı dört ayrı üslupta sütun başlıklarına da rastlamışlardır. Bezeme yönünden süslü olan bu sütun başlıkları dönem dönem daha sadeye dönüşmüşlerdir. Günümüzde ortaya çıkarılan sütunlar ve başlıklar MÖ. II.yüzyıl ile I.yüzyıl sonlarına İmparator Augustos dönemine tarihlendirilmektedir. Bu noktalar göz önüne alındığında mabedin Erken İmparator Döneminde yıkıldığı ve sonra da Augustos döneminde yenilendiği açıklık kazanmaktadır. Mabet M:Ö. V.yüzyılda kiliseye dönüştürülmüştür.

Bouleterion
MÖ. II.yüzyıl sonları ile I.yüzyıl başlarında yukarı agoraya bakan teras üzerinde Bouleterion’un kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. 1993 kazı döneminde agoranın batı kenarı boyunca bir çok sütun ve sütun başlıkları ortaya çıkarılmış ve bunlar bir araya getirilmiştir. Bu parçaların bir çeşit galeriye ait olduğu sanılmaktadır. Bir çeşit korkuluk duvarı üzerine oturtulan bu kalıntılar Helenistik dönem üslubunu yansıtmaktadır. Ayrıca üst kattaki iki korinth üslubundaki sütunun iç yüzeylerine Athena ile Ares’in kabartmaları işlenmiştir.

Aşağı Agora
Apollon Klarios tapınağı ile doğuda geniş Roma hamamları arasında kalan, şehrin tam ortasına yerleşmiş küçük bir meydanda 1993 yılında kazı çalışmalarına başlanmıştır. Bu alan kuzeyde yüksek bir terasın tepesindeki Nymphaeum, güneyde yeni bir giriş kapısı ve şehrin kuzey-güney eksenine açılan bir kapı ile sınırlandırılmıştır. Kentin önde gelenleri ile imparatorlar için yapılmış oldukları sanılan bu girişlerin uzun kenarlarından alınan parçalar, meydanın bu düzeninin Helenistik Dönemden kalmış olduğuna işaret etmektedir. M.S.I.yüzyılda aşağı agoranın doğu kenarı boyunca, 5.20m genişliğinde iyon sütunlarının bulunduğu bir yapı ile karşılaşılmıştır. Bu yapı ayrı bir giriş ve hamamların önündeki bir sıra dükkanla bağlantıyı sağlıyordu.Büyük olasılıkla MS.I.yüzyılın sonlarına doğru, doğu girişindeki bazı dükkanlar kapatılmış ve onların yerine daha basit dükkan ve konutlar yapılmıştır.Yüzyılın sonlarına doğru da bunlara su tesisatı eklenmiştir. Buradaki buluntular içinde 10 parçadan oluşan, tunç ve bakırdan yapılma aletlerle karşılaşılmıştır. Bunların içerisinde MS.556 ve MS.607-8 yıllarına tarihlendirilen sikkeler de bulunmuştur.

Yukarı Agora
Sagalassos’un Yukarı Agorası 1992 yılında kazılmaya başlanmıştır. Düzgün olmayan yamuk şekildeki agoranın M.Ö.II.yüzyıldan önceki döneme ait olmadığı da açıktır. Bunun da nedeni agoranın ortasında ve çevresinde yer alan kaldırım ve şeref anıtlarının Roma İmparatorluk Döneminden kalmış olmalarıdır. En iyi korunmuş olanları da M.S.I.yüzyıl ile II.yüzyıl arasına tarihlendirilmektedir.
Agoranın güney tarafında Erken İmparatorluk Dönemine ait özellikleri olan, büyük olasılıkla Augustus için yapıldığı düşünülen kare planlı, bezemeli, dört sütunlu bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Bu yapının erken devirlerde yapılmış ve MS.IV.yüzyılda yeniden kullanıldığı sanılmaktadır. Buradaki iki kaide üzerinde İmparator Valentinious I ve Gratianus’un isimleri geçen yazıtlar 375 yılında kazınmıştır. Ayrıca İmparator Valens ve oğlu Valentinious II ve Büyük Constantinus adına yazıtlara da burada rastlanmıştır. Bu dönemlere ait, meydanın güney kenarı boyunca uzanan bir portikonun (sütunlu giriş) bulunduğu da olasıdır.
Yukarı Agorada yapılan kazılarda MS.V.yüzyıla ait sikkelere rastlanılmamış oluşu bu dönemlerde agoranın terk edildiğine işarettir. Kentin savunma amaçlı duvarlarının yapılmasından sonra Yukarı Agora bunların arkasında kalmış, Aşağı Agoranın önem kazanmasına neden olmuştur.

Tiyatro
Sagalassos’un en iyi korunmuş yapılarından birisi de tiyatrodur. Yaklaşık 1574 m. yükseklikte olan tiyatro Antik dönem tiyatrolarının en yüksekte olanlarından birisidir. Sırtını yaslandığı tepeye oturma sıraları yerleştirilmiştir. Bununla beraber yer yer de mimari parçalardan yararlanılmıştır. Tiyatro kentin güneydoğu doğrultusu üzerindedir. Koridorların oluşturduğu alt yapı bir bakıma oturma sıralarını desteklemektedir. Scene (Sahne) bir kat yüksekte olup, MS.180-200 yıllarına tarihlendirilmektedir. Oturma sıraları tiyatronun arkasına yaslandığı granit taşlarından yararlanılarak yapılmıştır.

Antoninus Pius Mabedi
Kentin aşağı teraslarında şehre hakim bir yerde kurulan Antonius Pius Mabedi güneydoğudaki teras duvarları ile daha da güçlendirilmiştir. Mabet 68.80 x 40 m. lik bir alan üzerinde olup 7.20 m. genişliğindeki porticolarla dört taraftan çevrilmiştir. Böylece mabet, yaklaşık 82.40 x 60.40 m.lik bir alan içerisindedir. Buradaki batı temenos duvarı caddeye bakar ve her iki kenarı da yarım pilasterlerle süslenmiştir.Bu duvarın merkezinden propylon’a geçilir.Mabet Korinth üslubunda olup kısa kenarlarında 6, uzun kenarlarında da 11 sütun bulunmaktadır. Ayrıca derin bir pronaos ( 8 m) ve oldukça kısa bir cellası (9.30 m) vardır. Kentteki diğer yapılarla karşılaştırıldığında işçilik ve mimari elemanları yönünden oldukça ileri bir düzeyde olduğu görülmektedir. Mabedin yapımı uzun sürmüş; Hadrianus döneminde yapımında başlanmış ve İmparator Antoninus’un il dönemlerinde de tamamlanmıştır. Bir deprem sonucu pronaosun üst kısmı yıkılmış, buradan çıkan taşlar daha sonra diğer yapılarda kullanılmıştır.

Roma Hamamı
Roma Hamamı aşağı agoranın doğusundaki doğal tepenin üzerine ve şehrin içinden geçen yolun güneyinde kurulmuştur. Doğu-batı yönünde 80 m. ve kuzey-güney yönünde 55 m. genişliğindedir ve üç kattan oluşmaktadır. Bu hamamın ölçüleri Asta’daki antik hamamların en büyüklerinden biri olmasını sağlamıştır. Aşağı agoranın batısında kurulmuş ve tepenin keskin bir eğim yaptığı güney tarafında Antonınus Pıus Mabedi, hamamı tepeden ayırmaktadır. En alt kattan ısıtma sistemiyle ilgili bölümler ve servis odalarını bulunmaktadır. Buraya aşağı agoranın doğu porticosuna açılan bir kapıyla ulaşılmaktadır. Hamamda kullanılan yapı tekniği yukarı agoranın kuzey duvarı ile benzerlik göstermektedir. Bu yüzden hamam büyük olasılıkla M.S.I.yüzyıl sonlarında yapılmıştır. Su gereksinimi de kentin doğusundaki kaynaktan kanallar vasıtası ile sağlanmaktadır.

Makellon (Kamu Yönetim Binası)
Yukarı agoranın güneybatısında birkaç metre altında Kamu Yönetim Binası yer almaktadır. Yapının arka duvarı şehrin kuzey-güney doğrultulu ana caddesine bakmaktadır. Makellon kenarları en az 21×21 m. ölçüsünde kare bir alana sahiptir ve kenarlarında porticolar yer alır. Makellondan daha yüksek bir seviyedeki, 5.50 m. genişliğindeki bir cadde, yukarı agorayı Makellonun batısına bağlar. Makellon’ un güneyinde ana girişi vardır ve bunun dışında iki giriş daha bulunmaktadır.

Makellon’ un mimari kalıntıları oldukça düzensiz bir işçilik göstermektedir. Blokların yüzeyleri pürüzlü olup, yalnızca görülebilen kısımların yüzeyleri düzeltilmiştir. Bu nedenle boyutlarda önemli değişiklikler gözlenmektedir. Makellon Antik Devirde hasar görmüştür. Bu da bazı blokların tamir edilmiş ve ön taraftaki kenar bloklar arasına eklemeler yapılmış olmasından anlaşılmaktadır. Makellon şehir merkezindeki diğer yapılarla karşılaştırıldığında daha alt düzeyde mimari bir üslup ve işçilik gösterir.

Kütüphane
Helenistik çeşmenin ilerisindeki caddenin kuzey kenarında yer alan kütüphanenin üç ayrı girişi vardır. Giriş duvarlarına nişler açılmıştır. Yapının önünde 40 m2 boyutunda ve üzerinde büyük yıldızların tasvir edildiği siyah-beyaz bir mozaiğin yanı sıra, binanın içinde de 60 m2 boyutunda daha kaliteli yine siyah-beyaz, geometrik desenlerden oluşan bir mozaik daha yer almaktadır..İç kısımdaki mozaiğin ortasında Thetis, Achilles ve Phoenix görülmektedir.
Bina 11.80 x 9.90 m ölçülerinde iyi korunmuş bir odadan oluşmuştur. Antik zamanda hasar görmüş olan yapının arka duvarları 3-6 m arasında yüksekliklerini korumaktadırlar.
Arka duvar üzerindeki uzun bir yazıta göre bina, M.S 120’ den sonra T. Flavius Severianus Neon tarafından yaptırılmıştır. Bu yazıtta ayrıca binayı yaptıran şahsın aile fertlerinden ve sahip oldukları konumlardan da bahsedilmektedir. Büyük olasılıkla adı geçen aile şehrin en önemli ailelerinden biridir ve yalnızca şehirde değil Roma ordusunda ve Mısır’ın yönetiminde de söz sahibidirler.

Heroon
Heroon büyük olasılıkla yabancı bir hükümdar ya da önemli bir kahtaman için yapılmış anıttır. M.Ö.II.yüzyıl sonlarına tarihlenir. Xanthos’taki Nereidler Anıtı’ndaki gibi toprak bir tabandan oluşur ve küçük tapınak şeklindedir. Anıt 6.07 x 5.20 m.lik 3 basamaklı bir platformu destekleyen bir korniş tarafından korunmaktadır. Anıt üzerindeki kabartmalarda birbirlerinin eldiven ve pelerinlerini tutarak dans eden kız figürleri görülmektedir.

Odeon
Antik Çağın en büyük odeonlarından biri olan Sagalassos odeonu 24×24 m. Ölçüsünde olup, arka duvarı oldukça iyi korunmuştur. M.S.I. yüzyıla tarihlendirilen bu yapı, daha sonraki yıllarda birkaç kez onarılmıştır. Toplantı salonuna, auditoryuma birisi batıdan, diğer ikisi değişik seviyelerde doğudan olmak üzere üç adet tonozlu giriş bulunmaktadır.

Nymphaeum
Hadrianus döneminin sonlarına doğru yapılan odeon, aşağı agoraya bakmaktadır. Ön duvarı tiyatronun scenesi ile aynı döneme ait olduğu yapı malzamesinden anlaşılmaktadır. Nymphaeumunagora uzunluğu 14 m., yüksekliği ise 13 m.dir. Arka duvarı önündeki sütunlar ikinci katı destekleyen düz bir podyumu oluşmaktadır. Arka duvarı üzerinde iki adet yuvarlak kemerli niş görülmektedir.

Helenistik Su kanalları
Sagalassos’ un doğu tarafındaki vadideki kaynaktan iki su kanalı kente su gelmesini sağlamaktadır. Helenistik dönemde yapılan bu su kanalları kayaların oyulması ile oluşturulmuştur. Ancak bunlar çeşitli depremler ve erozyonlar nedeniyle zarar görmüştür. Yukarıdaki su kanalı diğerinden daha iyi korunmuştur. Aşağı ve yukarı su kanalları arasındaki bağlantı ve yapım tarihleri kesinlik kazanamamıştır. Yalnızca ortak noktaları aynı kaynaktan su taşımış olmalarıdır.

Roma Su Kanalları
Helenistik su kanallarının kestiği tepelerin aşağısında yer alan Roma su kanalları, vadinin diğer tarafındadır. Günümüzde de buradaki sudan yararlanılmaktadır. Kazılar sırasında burada bir kaynak evi ortaya çıkmış ve büyük olasılıkla da kent içerisindeki Roma hamamına su sağlamak amacıyla yapılmıştır.

Bir İyilik

Dünyayı daha iyi yapmayan insan insan değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir