Tuşpa Tatili Gezi Rehberi
Van bölgesindeki en eski medeniyet M.Ö. 4000 yıllarına kadar gitmektedir. M.Ö. 4000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu Bölgesi’ne Kafkasya üzerinden Hurriler büyük kafileler halinde göç etmişlerdir. Hurrilerin M.Ö. 2000’li yıllardan itibaren Van Gölünden başlayarak Kızılırmak ve Yeşilırmağın Karadeniz’e döküldüğü yerlere kadar uzanan bir bölgeye hakim oldukları görülür.Urartu ve Asur mücadelesi M.Ö. XIII-IX. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, Asurluların bu dağlık ve zor arazi şartlarına sahip bölgeyi hakimiyet altında tutmasının zorluğu yüzünden bu bölgede Urartu Devleti’nin kurulduğu görülmüştür (M.Ö. 900-600).
M.Ö. 850-840 yılları arasında Urartu Devleti’nin başında kral Sarduri bulunmuştur. Tuşpa yani Van şehrini bu kral kurmuştur. Aynı tahtın babadan oğula geçmesi geleneğini de bu kralla başlatmışlardır’.Kral Işpuni (M.O. 830-8i0) ve Menuas (M.O. 8i0-786) yılları Urartuların bayındırlık yönünden geliştikleri bir devirdir. Bu devirde Gürpınar ovasından Van ovasına su getirebilmek için kanallar açılmış, yollar, saraylar yapılmış ise de genişleme Kral I. Argisti (M. 0. 786-764) zamanında olmuştur.
M.Ö. 66 yılında Van, Romalıların eline geçmiştir. M.S. 200 yıllarına kadar Partlar ve Bizanslılar arasında el değiştirip durmuştur. M.S. 2. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar Sasani idaresinde kalmış ve 625 yılında bölgeye Hazar Türkleri gelmiştir. Hazarlar ve İslam orduları arasındaki mücadeleler, Hazarların Müslüman olmasıyla sona ermiştir.
Daha sonra bu bölgede ağırlığını kuran Roma ile Partlar arasında, Van devamlı el değiştirmiştir. Partların yıkılması ile Van’da Sasani etkinliği başlamıştır. Roma 395’te ikiye ayrılınca bu bölgede Doğu Roma’nın üstün kuvvetleri karşısında Bizans hakimiyeti başlamıştır.
Bizans İmparatorluğu’nun başındaki Herakliyus’un 641‘de ölümü ile Arapların Anadolu’ya akınları artmıştır. Emeviler döneminde Van, Arap hakimiyetinde, ancak Ermeni valiler tarafından yönetilmiştir. Abbasiler zamanında ise; yöre halkıyla iyi geçinmek için Aşot isimli Prens Ermeni emirliğinin başına atamıştır.
1045’de Bizanslılar, Bograt soyuna son verip yöreyi bütünüyle yönetimleri altına almışlardır. Daha sonra bu bölgenin Ermenilerini Anadolu’nun içlerine sürgün etmiş, orada zorla Ortodoks mezhebine sokmuşlardır.
Anadolu’ya ilk Türk akınları Van bölgesinden başlamış, Çağrı Bey yerleşebilecek yeni bir yurt bulmak amacıyla 1018 yılında Van yöresine gelmiştir. Büyük bir direnişle karşılaşmayan Türkler kitleler halinde Anadolu’ya akmaya başlamıştır. 1054’de Anadolu seferine çıkan Tuğrul Bey Erciş ve Van yöresini 1064’de ele geçirmiştir. 1065’de ise şehir ve çevresi Alparslan tarafından fethedilmiştir.
Malazgirt zaferi ile Van yöresinde Türk egemenliği pekişmiştir. Bu zaferle Bizans Devletinin askeri gücü kırılmış ve bu bölgeye yerleşen Türkmen boyları ile Van ve çevresinde Türkleşme harekatı başlamış ve Van Anadolu’ya giriş kapısı olmuştur. Alparslan bu bölgeyi Ermenilerden değil, Bizans İmparatorluğundan almıştır.
Selçuklulardan sonra, Van bölgesi bir süre İlhanlıların, onlardan sonrada Celayirliler’in yönetiminde kalmış 13. yüzyılda ise Van bölgesi el değiştirerek Karakoyunluların yönetimine geçmiştir. Karakoyunluların baş şehri Erciş olmuştur.Bu tarihten sonra Van kısa süreli el değiştirmelere sahne olmuştur. 16. yüzyılın ilk yarısında bölge Osmanlı ve Safevi İmparatorlukları arasında çekişme konusu olmuştur. Yavuz Sultan Selim Çaldıran Seferinde yöreye geçici olarak hakim olmuştur.
Nihayet Kanuni Sultan Süleyman İran’la sürüp giden anlaşmazlığa son vermek için 1533’de bir sefer düzenlemiştir. 1534’de Adilcevaz-Erciş-Van kolaylıkla alınmıştır. Böylece Van, kesin olarak Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir. Osmanlı Devleti burayı eyalet haline getirmiştir. Bunun başlıca sebebi, Van’ın iktisadi, ticari ve siyasi yönden taşıdığı önem olmuştur. Zira Van, Ortadoğu’yu Anadolu’ya hatta Avrupa’ya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmaktaydı. 1548’de Kanuni Sultan Süleyman tekrar İran’a sefer düzenlemiştir. Ancak, İstanbul’a dönünce Şah Tahmasb Van’ı tekrar ele geçirmiştir. 1551-1554 yıllarında Erciş, Ahlat, Adilcevaz’a tekrar hakim olmuştur. Kanuni üçüncü defa İran seferine çıkmıştır. Bu sefer sonunda Safeviler tümüyle Doğu Anadolu’dan çıkarılmışlardır. 1555’de Amasya anlaşması yapılarak Van yöresi Osmanlılara kalmıştır.
1882 yılında Van Ermeni olaylarına sahne olmuştur. Üç Ermeni elebaşısının yönetimindeki 1500 Ermeni isyancı şehirden uzaklaştırılmıştır. 1895’den itibaren Van’da Ermeni çeteleri şehri kundaklamış ve bir Ermeni-Türk çatışmasına yol açmıştır. Şehir I. Dünya Savaşında Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 1915’de Ruslar tamamen şehre hakim olmuşlardır. Rusların yardımlarıyla Ermeniler de Van’a girmişlerdi. 2 Nisan 1918 günü şehir işgalden kurtarılmıştır. Bu süre içerisinde vaktiyle 100 binin üstünde olan il nüfusu üç bine düşmüştür. 2 Yıl 10 Ay 13 gün süren bir işgalden sonra Türk ordusu 2 Nisan 1918’de Van’ı işgalden kurtarmıştır. Ruslarla işbirliği yaparak silahlı baskın yapan Ermeniler bu bölgeden çıkarılmıştır. Ruslar ve Ermeniler işgal esnasında Van’ı yakıp yıkmış ve harabe haline getirmişlerdir.
Cumhuriyetle beraber Van, uzun yıllar bahçeli konutlarıyla kırsal görünümünü korumuştur. 1965’de nüfusu 32 bindir. 1970’lerde İran demiryolunun açılmasıyla Van’da gelişme görülmüştür.Bugün merkez nüfusu (1995 sayımı) 762.719’dur.
Akdamar Kilisesi
Gevaş ilçesinin sınırları içerisindeki Akdamar Adası’nda yer almaktadır.Adanın güneydoğusuna kurulmuş olan kilise , Kutsal Haç adına Vaspurakan kralı I.Gagik tarafından Keşiş Manuel’e yaptırılmıştır.Kilisenin kuzey doğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki jamatan 1763 tarihinde;güneyindeki çan kulesi 18.y.y. sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelinin ise tarihi bilinmemektedir.İlk yapıldığında saray kilisesi olan yapı , sonradan manastır kilisesine dönüştürülmüştür.
Kilise, mimarisi yanında dış cephesindeki figürlü taş plastiği ile dikkat çekmektedir. Plan bakımından merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç plana sahiptir.Orta mekan yüksek kasnaklı , içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülüdür.Kubbenin yüksek tutulması kilisedeki dikey etkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Kiliseye batı ve güneyden birer kapı vasıtasıyla girilmektedir.Kilisenin çevresi daha sonraki dönemlerde ilave edilen yapılarla kuşatılmıştır. Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengindir. Bunun yanında İncil ve Tevrat’tan alınmış çeşitli sahneler bulunmaktadır. Yunus Peygamberin denize atılması,Hz.Meryem ve kucağında İsa, Adem ile Havva’nın Cennetten kovulması, Hz.Davut ile kral Galiat’ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, Ateşte üç İbrani genci, Aslan içinde Daniel sahneleri bunların başlıcalarıdır. Batı cephede Kral Gagik’i kilise maketini sunarken gösteren bir sahne yer almaktadır.Dört yöndeki alınlıklarda İncil yazarları boydan tasvir edilmiştir. Bunlardan başka cephenin alt ve üst kesimlerinde asma sarmaşığından oluşan kuşaklar dolanmaktadır. Bu kuşakların içlerinde çeşitli dünyevi sahneler işlenmiştir. Av sahneleri,çeşitli hayvanlar, güreşçiler ve sarayla ilgili bir çok sahneye yer verilmiştir.Ayrıca doğu cephenin tam ortasında asma sarmaşığı bördürünün içerisinde Abbasi Halifesi Muktedir başı haleli,bağdaş kurmuş vaziyette bir elinde kadeh,diğer elinde üzüm tutar vaziyette tasvir edilmiştir.
Dini ve dünyevi sahnelerden başka, hayvan figürleri yönünden de bir çeşitlilik göze çarpmaktadır.Aralarda serbest biçimde, asma sarmaşıkları içerisinde ve çatıların alt kesimlerinde bu zengin hayvan figürlerini görmek mümkündür.
Kilisenin içerisini de günümüzde büyük ölçüde bozulmuş olan freskler süslemektedir. Bu fresklerde genel olarak Hz.İsa ile ilgili konular işlenmiştir. Düzgün kesme taş malzeme ile inşa edilen yapıda, dış cepheleri süsleyen plastik, kiliseye görkemli bir görünüm kazandırmaktadır.
Yedi kilise
Erek dağının eteklerinde kurulmuş olan bu manastır,bugün Van merkeze bağlı Yukarı Bakraçlı Köyünde ye almaktadır.
Tamamı Warak Wank Manastırı olarak adlandırılan yedi ayrı kilise ve yapıdan oluşan kompleks, değişik zamanlarda birbirine eklenmiştir. Manastırı teşkil eden yedi kilisenin en eskisi St. Sophia kilisesidir. 8. yy. da inşa edilmiş olup sadece apsisi mevcuttur. İkincisi bunun kuzey duvarına bitişik inşa edilmiş ve günümüzde yıkık olan St. John kilisesidir. Bu ikisi yapıların birinci grubunu teşkil etmektedir.Günümüze kadar ulaşan ikinci grup yapıların çekirdeğini 1003-1021 tarihleri arasında inşa edilen Kutsal Meryem Ana Kilisesi oluşturmaktadır.Kilisenin batısına 1648 yılında eklenmiş olan jamaton kare planlı ve dokuz bölümlüdür.Bu grubun bir diğer yapısı ise günümüzde yıkılmış bulunan St. Seal şapelidir. Kutsal Meryem Ana Kilisesinin kuzey batısına bitişik olarak yapılmış ve kiliseden bir koridorla geçilmekteydi.Jamaton’un kuzeyindeki kutsal haç kilisesi,1817’de eklenmiştir. Doğu-Batı doğrultusunda uzanan beşik tonozla örtülüdür. Duvarları iki sıra tuğla bir sıra taştan oluşan örgüyle gerçekleştirilmiştir.Jamaton’un batısına eklenen çan kulesinin alt kısmı üç gözlü revak şeklinde düzenlenmiştir. Bunun üzerindeki çan kulesi yıkılmıştır. Ortadaki iki sütunun başlıkları dikkat çekmektedir.
Çarpanak Kilisesi
Kilisenin bulunduğu ada,Van merkeze bağlı Dibekdüzü köyü mevkiindedir. Adanın kuzey tarafında kurulmuş olan Ktouts Manastır Kompleksi St. Jena’a atfedilen bir kilise ile batısındaki jamaton ve kuzeydoğusundaki şapelden meydana gelmektedir.Mamastır topluluğunun tarihi IV. yy. a kadar inemktedir. Daha sonra 1462’de yenilenen kilise,1703’teki depremde zarar görmesi üzerine 1712-1720 tarihleri arasında tekrar onarım geçirmiştir.Kilise doğu batı doğrultusunda dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Ortadaki merkezî kubbe,batıdan iki serbest ayak ve doğudan apsis duvarına dayanan dört yöndeki kemerlerle taşınmaktadır. Doğudaki apsis 5 köşeli olup,iki yanında hücreler bulunmaktadır. Batı tarafındaki haç kolunu örten kubbe ise kaburgalı olarak düzenlenmiştir. Merkezî kubbe dışa yüksek kasnaklı piramidal bir külah şeklinde yansımıştır. Batı ve Kuzey cepheye açılmış iki kapı vasıtasıyla giriş sağlanmaktadır. Bunlardan batıdaki portal şeklinde bir düzenleme göstermektedir. Kesme taş malzeme kilisenin tamamında kullanılmıştır.Batı tarafına eklenen jamaton ise kare planlı ve dokuz bölümlü olarak düzenlenmiştir. Bölümlerin üzeri aynalı çapraz tonazlarla örtülmüştür.Batı cephesindeki dışa taşıntılı girişin üzeri çan kulesi olarak tertip edilmiştir. Alttaki kapı mukarnas kavsaralarıdır. Bu kısımda yer yer iki renkli düzgün kesme taş malzeme görülmektedir.
Albayrak St. Bartholomeus Kilisesi
Başkale ilçesine bağlı Albayrak köyünde bulunmaktadır. Büyük Zap vadisine bakan bir tepe üzerine kurulmuş olan kilise ve jamaton aynı tarihte yapılmıştır. Mimarî ve süsleme özelliklerine bakarak 13-14. yy. lara tarihlendirilmektedir. Yapı daha sonra 1647-1655,1760 ve 1877’de kapsamlı onarımlar geçirmiştir. Günümüze ulaşan şekil 17-19. yy. lardan kalmaktadır.Doğu-Batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Batı cephesinin ortasında anıtsal bir giriş yer almaktadır. Üstten sivri kemerli bir alınıkla vurgulanmış olan portal,dikdörtgen çerçeve içerisinde,köşelerden sütüncelerle sınırlandırılmış, sivri kemerli bir girinti teşkil etmektedir. Bunun ortasında basık kemerli kapı açıklığı ulunmaktadır.Kilise;merkezî kubbeli ve haç planlıdır. Doğudaki apsis beş kemerli olup, yanlarında papaz hücreleri yer almaktadır. Merkezî kubbe ve haç kollarının örtüleri yıkılmış olup, dıştan yüksek bir kasnak ve konik bir külahla vurgulandığı eski resimlerden anlaşılmaktadır. Yapının tamamında düzgün kesme taş malzeme kullanılmıştır. Batı cephesindeki portalda yer alan figürlü plastik yapının önemli yanlarını oluşturmaktadır.
Adır Kilisesi
Ada, Van merkeze bağlı Yaylıkaya Köyü Döşeme Mezrası sınırları içerisinde yer almaktadır. Adanın güney tarafına kurulmuş olan Lim Manastırı;St. Georges kilisesi,St. Sion Şapeli,jamaton ve diğer binalardan meydana gelmiştir. Günümüzde St. Georges kilisesinin büyük kısmı yıkılmış olup jamaton ve şapel mevcuttur.Manastır 1305 yılında yapılmıştır. Daha sonra 1621 yılında Aziz Georges kilisesi 1766 yılında ise jamaton ve şapel eklenmiştir.
Yanal(Soradir) Kilisesi
Başkale’nin Yanal köyünde bulunmaktadır. St. Ejmiacin adına yapılan kilise,7-9. yüzyıllara tarihlendirilmektedir.
Merkezî kubbeli, dörtlü yonca yaprağı planlıdır. Doğu ve Batı kolları daha uzun tutulmuş kilisenin orta mekânı karşılıklı ikişe kemerin kesişmesiyle oluşturulmuş kaburgalı bir kubbeyle örtülmüştür.
Muradiye (Saint Etienne) Kilisesi
Van ili Muradiye ilçesinin 2,5 km batısında kilise mahallesinde yer almaktadır. Bend-i Mahi çayının hemen yanında yükselen Aksorık dağının yamacında kurulmuştur. Kilise çevresindeki mezar şapeli ve keşiş hücreleri ile birlikte bir manastırın parçasıdır. Ancak günümüzde keşiş hücreleri yıkılmış olup sadece temel kalıntıları belli olmaktadır. Kilise ise oldukça iyi durumda kalabilmiştir. Doğu-batı istikametinde giriişteki tonuzlu mekanla birlikte 11,50×7,40 m ölçülerinde dikdörtgen planda inşa edilen kilisenin yüksekliği 12 km’dir. Yapıya şimdi yıkılmış olan batıdaki bir kapı ile girilmektedir. Güney cephesi yıkık tonuzlu mekandan sivri kemerli bir açıklıkla doğuda yer alan naos’a, kuzeyinde yer alan bir kapı ile de Saint Etienne’nin mezar şapeline geçilmektedir.
Şamran Kanalı
Çivi yazılı yazıtlardan kanalın Urartu Kralı Menua tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Suyun çıktığı kaynak Gürpınar İlçesi’nin Yukarı Kaymaz köyü yakınlarında, Bacet Dağı’nın batı uzantısı olan kalker kayalıklardan doğmaktadır.
51 km uzunluğunda, dünya su mühendisliğinin bir harikası olan kanal geçtiği yerlere hayat vermektedir.Van Kalesi yakınlarına
kadar suyu taşımaktadır. Kanal civarında özellikle Kadem Bastı mevkiine Kral Menua’nın kızı Tariria yaptırdığı asma bahçeleri efsanelere konuolmuştur.Çağlar boyunca işlevini sürdüren kanal,günümüzde modernleştirilerek Van ovasını sulamaya devam etmektedir