Doğa Hakkında Bazı Bilgiler
Gökyüzünde yılda 3 milyar şimşek veya yıldırım oluşmaktadır. Bu da günün her dakikası ortalama 1800 şimşek çakıyor ya da yıldırım düşüyor demektir. Bir kişiye yıldırım çarpması olasılığı 700.000’de birdir ancak bu olasılığı yabana atmamak gerekir.
Uzayda orta büyüklükteki bir galakside yaklaşık 300.000.000.000 (üç yüz milyar) yıldız vardır.
Aynı topraktan 500.000’den fazla bitki çeşidi yetişebilmektedir.
Her yıl bitkiler tarafından atmosfere bırakılan oksijen miktarı 500 milyar tondur.
Atomun %99,99…’u boşluktur. Geri kalan %0,1’den daha az kısmını ise atom altı parçacıklar olarak nitelendirdiğimiz proton, nötron ve elektronlar oluşturur. Nötron ve proton atomun içinde kenetlenmiş durumdadırlar ve çekirdeği oluştururlar. Bu sonuca göre maddenin %99’u boşluktur. Yani atomlardaki bu %99’luk boşluk kaldırılsa, insan bir tuz tanesi kadar kalırdı.
Kök ve filizin büyüme yönü, tohum toprak yüzeyine doğal olarak düşmüş olsa da, bir çiftçi tarafından toprağın altına ekilmiş veya oradan geçen hayvanların ayaklarıyla taşınmış olsa da değişmez.
Tohum -toprağın birkaç santimetre altındayken de- yönü ne olursa olsun kökün ve filizin ucu her zaman dikey olarak büyür. Tohumdan çıkan ilk kök ve filiz oldukça karmaşık yerçekimine ve ısıya duyarlı yol gösterici sistemlerle donanmışlardır. Topraktan çıkan filiz kendini bazen büyük bir bitkinin gölgesi altında veya bir kayanın dibinde bulabilir. Bu durumda büyümeye devam ederse, güneş ışığını alamayacağından fotosentez yapması zorlaşacaktır veya kayaya çarpacağından filizinin ucu zarar görecektir.
Eğer filiz, yeryüzüne çıktığında kendini böyle bir ortamda bulursa, hemen ışığa ve yerçekimine duyarlı sistemler devreye girer ve bitki ışık kaynağına doğru büyüme yönünü değiştirir.
Malcolm Wilkins, Plant Watching, s.9
Toprağa Attığınızda Canlanan Tek Maddenin Tohumlar Olduğunu Biliyor musunuz?
İnsanlar toprağa ne atarlarsa atsınlar, toprak onu atomlarına kadar parçalar. Kimi zaman çok uzun seneler de sürse bu, mutlaka böyle olur. Ama bir şey vardır ki, toprağa atıldığında parçalanmaz, aksine canlanır. Bu şey tohumlardır. Eğer bir tohumu toprağa atarsanız bir süre sonra, toprağın üstünde filizlendiğini göreceksiniz. İşte Allah, sadece tohumları toprakta canlanabilen maddeler olarak yaratmıştır.
Bu resimdeki Japon sarmaşığı tohumu. Tohum çıkmadan önce balon gibi toplar oluşur, sonra bu toplar kurur ve içinden bu tohumlardan 2-3 kadar çıkar.
Eğer yeryüzü dümdüz olsaydı, kutuplar ve ekvator arasındaki 120 derecelik sıcaklık farkı nedeni ile saatte 1000 km hıza erişen fırtınalar olur ve canlılık sona ererdi. (Bu oluşabilecek felaketlerden yalnızca biri)
Yerkürenin Tam Gereken Büyüklükte Olduğunu Biliyor Muydunuz?
Dünya’nın Güneş’e olan mesafesi, dönüş hızı ya da yeryüzü şekilleri kadar, büyüklüğü de önemlidir. Dünyamızı, Dünya’nın kütlesinin sadece % 8’i kadar bir kütleye sahip olan Merkür’le, ya da Dünya’dan 318 kat daha büyük bir kütleye sahip olan Jüpiter’le karşılaştırdığımızda, gezegenlerin çok farklı büyüklüklere sahip olabileceklerini görürüz. Bu kadar farklı büyüklükteki gezegenler içinde, Dünyamız’ın büyüklüğü tesadüfen belirlenmemiştir.
Yerkürenin özelliklerini incelediğimizde, üzerinde yaşadığımız bu gök cismini Allah’ın tam olması gerektiği büyüklükte yaratmış olduğunu görürüz. Amerikalı jeologlar Press ve Siever, Dünya’nın bu “uygunluğu” hakkında şu bilgileri verirler:
Dünya’nın büyüklüğü tam olması gerektiği kadardır. Daha küçük olsa yerçekimi çok zayıflayacak ve atmosferi Dünya’nın etrafında tutamayacaktı, daha büyük olsaydı bu kez de yerçekimi çok artacak ve bazı zehirli gazları da tutarak atmosferi öldürücü hale getirecekti… (F. Press, R. Siever, Earth, New York: W. H. Freeman, 1986, s. 4)