Ağva Gezi Rehberi
Şehirden kaçmak için bu kez Karadeniz kıyısına, Ağva’ya geldik. Arkası orman, önü deniz ve iki nehir arasına kurulu bir köy Ağva.
Ağva zaten Latincede “iki dere arasındaki köy” anlamına geliyor. Göksu ve Yeşilçay dereleri Ağva’dan geçip Karadeniz’e dökülüyor.
Ağva’da yeme içme denince ilk akla gelen balık. Balık restoranlarının çoğu da Yeşilçay deresi kenarında. Ama biz bu sefer tekir ve istavritlerimizi Fener Büfe’de deniz kenarında dalga sesleri eşliğinde yiyelim diyoruz.
Fener Büfe’nin sahibi Celal Keskiner, balıkların tazeliği ve lezzeti konusunda iddialı. Ağva’da yaz kış balık yersiniz diyor.
Burada her kesime ve her keseye hitap eden yerler var. Zaten her lokantanın önünde girmeden önce fiyat listelerini görüyorsunuz. Göksu deresi tarafına gittikçe fiyatlar artıyor. O bölgelerde birçok yiyecek İstanbul’dan geliyor. Ama yemeğinizi nerede yerseniz yiyin, deredeki balıklara da birkaç parça atmayı unutmayın. Sanki deredeki bütün balıklar sizin attığınız yemlere geliyor. Zaten dere kenarında saatleriniz geçirebilirsiniz.
Ağva’nın nüfusu 3000 kişi civarında. Ama yazın özellikle haftasonları bu rakam 10. 000′e çıkıyor. Denizde ya da derede yüzmek için buraya gelenler de var, sadece lezzetli bir yemek için gelen de…
Deniz kenarına gidince, sizi Karadeniz’in dalgaları karşılıyor. Cankurtaran Necmettin, denizin her zaman böyle dalgalı olmadığını söylüyor. İki kilometrelik Ağva sahili özellikle haftasonları çok dolu oluyor.
Ağva’ya gelince Şile bezi almadan dönmek olmaz. Eğer cuma gününe denk geliyorsanız ayrıca buraya köylülerin getirdiği taze süt, yumurta, sebze ve meyveden de alabilirsiniz. Hiçbir şey almasanız bile köy pazarında gezinmek bile keyifli. Biz biraz geç kalıyoruz gerçi, sabah erken saatlerde gelmek gerekiyor ama hala herşey o kadar taze görünüyor ki… Mantar… Kiraz… Peynir… Sebzeler… Hepsi civar köylerden geliyor.
Pazardan sonra tabii hemen Şile bezi kıyafetler satan bir dükkana dalıyoruz. Her renkte el işlemeli birçok çeşit var. Terletmediğinden yaz için ideal bir giysi.
Ağva esnafı ve halkı da güleryüzlü. Ağva’nın merkezindeki dükkanlarda da takılara bakıyoruz. Rengarenk çeşit çeşit boncuklar, kolyeler ve küpeler bizleri bekliyor.
Ağva’ya gelenler, genelde bir tekne turu yapmadan gitmiyor. Turlar tekne dolunca kalkıyor ama pek sıra beklemiyorsunuz, hemen mavi ve yeşil sulara açılıyorsunuz. Biz bu kez Göksu Deresi’nde salla gezmeyi tercih ediyoruz. Yanımızdan geçen deniz bisikleti, kano ve sandallardakilerle selamlaşarak ilerliyoruz.
Son yıllarda yeni açılan tesislerle, Ağva yepyeni bir kimliğe bürünmüş. Artık küçük bir sahil kasabası havasında değil. Bazı haftasonları aşırı ilgi görmeye başlaması, aslında Ağva sakinlerini pek memnun etmiyor. Çoğu işletmeci, müdavimlerimiz bize yeter diyor.
Göksu deresi tam anlamıyla yeşil bir cennet. Her tarafınız yemyeşil. Su da. Ama bu renge aldanmamak gerek. Cam bir bardağı suya daldırıyoruz. Neredeyse içilecek kadar berrak bir suyu var aslında Göksu’nun. Yeşil renk etraftaki ağaçların ve derenin dibindeki yosunların renginin bir yansıması.
Göksü deresinde yüzülüyor. Ama denize girmek isterseniz, dere kenarındaki otellerin hemen hepsi, sizi tekne ile koylara bırakıp, istediğiniz saatte alıyor. Su sporları meraklılarına da birçok imkan var.
Balık tutmak isteyenlerin de oltası pek boş kalmıyor. İki dere ve deniz olunca, bizim gibi acemi balıkçıların bile şansı bol.
Göksu deresini köprü üzerinden geçmek mümkün ama sal evlerle karşıdan karşıya geçmek çok daha keyifli.
Ağva, çevresindeki Kilimli ve Kadırga koyları, korular, şelaleler ve keşfedilmeyi bekleyen doğa köşeleri ile yürüyüş yapmak isteyenlere bir çok alternatif sunuyor. Yöredeki, çadır kamp alanı da yaz aylarında ilgi görüyor. Kamp alanının hemen yanında, mantı ve gözleme yapanları görünce, yanlarına gidiyoruz. Yol koyulmadan önce mantı sarıyoruz biraz.
Ağva’ya gelmek çok kolay ama buradan ayrılmak çok zor. İstemeye istemeye beslediğimiz balıkları, leziz yemekleri ve dereleri arkamızda bırakıp şehre dönüyoruz.
Ulaşım
İstanbul’a 97 kilometre uzaklıkta olan bu şirin beldeye giderken gördüğünüz manzara sizi büyülemeye yetecek. Yolculuğunuz sırasında sağlı sollu uzanan ağaçları görmek bile çok keyif verici. İstanbul’dan Ağva’ya ulaşmak için öncelikle Şile’ye gitmeniz gerekiyor. Şile’ye kadar yol otoban kalitesinde…
Şile’ye ulaştıktan sonra; iki seçenekle Ağva’ya gidebilirsiniz;
Birincisi, sahil yolu; Şile Çayırbaşı’ndan iki yol ayrılıyor. Sahil yolu, Kabakoz, Akçakese yolunun devamında karşınıza Şuayipli çıkacak, İsaköy dönüşüne geldiğinize Ağva tabelaları size çok yardımcı olacaktır.
Şile’ den Ağva’ya ikinci yol güzergahı ise;Çayırbaşı’ndan, Teke köyüne giden yolu takip ettiğinizde Teke,Gökmaslı ve İsaköy istikametinin devamında Ağva’ya ulaşabilirsiniz.
Gebze tarafından ulaşım için;Mollafenari istikametine doğru gidin. Tem yolunu takip edin, soldan Teke yoluna sapıp, Yağcılar, Değirmençayın yolunu takip edin. Teke’ye geldiğinizde sağdan İsaköy yoluna sapın ve Ağva’dasınız.
İzmit tarafından ulaşım için;Kandıra otobanı ile ilk önce Kandıra,Akçaova ve sonra Ağva karşınızda olacak.
Karadeniz bölgesinden ulaşım için ise; Akçakoca yolunu takip ederek ulaşabilirsiniz.
Eğer Ağva’ya ulaşım için otobüs kullanacaksanız Haremde iett otobüslerinin kalktığı yerdeki yazahanemizden her saat başı kalkan otobüslerle; önce Şile’ye ardından da Ağva yoluna girerek yolculuğunuzu tamamlayabilirsiniz.
Ancak Ağva yolculuğu için bizim tavsiyemiz;özel aracınızla gelecek iseniz,giderken deniz yolunu, dönüşte ise orman yolunu tercih edin böylece Ağva’nın bütün güzelliklerini keşfetmiş olursunuz.
Ağva’ya ulaşımı otobüs ile yapıcak olan tüm halkımızın dikkatine.!!!
Üsküdar’da bulunan yazahanemiz tüp geçit projesi sebebi ile haremdeki iett otobüslerinin bulunduğu yere (Benzinliğin karşısına) taşınmıştır. Bu konuda dikkatli olmanızı tavsiye ederiz.
YEMEK
Derenin iki tarafında da irili ufaklı birçok restoran ve otel var. Bu tesisler, büyük şehir insanının ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte, son derece modern. Tabii gece ve gündüz sükunet ve huzur arayanlar için. Her tesisin kendine has özellikleri var.
Yeşilçay Tatil Köyü’nde odalara girdiğinizde mis gibi çam kokusu geliyor burnunuza, evler tamamen ahşap. Piccolo Mondo Oteli’nin Osmanlı tarzı odalarında ya da güneşlenme terasında otelin son derece sevimli köpeği Shiba’yla oynayarak şehirden tamamen kopmak mümkün. Greenline’da şarap eşliğinde peynir yiyerek daha romantik bir haftasonu geçirebilirsiniz. Ya da Riverside’ın villa dağ evinde veya bungalowlarında…
Pansiyonlarda kişi başı 10-25, Göksu’daki otellerde hafta içi 40-45 haftasonları ise 60-80 milyon arasındaki fiyatlarla kalmak mümkün.
Liman Balık Restaurant
0216 721 81 99
Antik Restaurant
0216 721 72 76
Fener Büfe
0216 721 84 46