Biyolojik Silahlar ve Biyolojik Savaş
1. BİYOLOJİK SAVAŞIN AMAÇ VE KAPSAMI
a. KAPSAM:
Bu tanım; deteksiyon ve savunma; bulaşma ve bağışıklık; yayma yöntemleri; insanlara, hayvanlara, bitkilere ve maddelere zararlı biyolojik maddelerin muhtemelen nasıl kullanılacağı; biyolojik silah sistemine nasıl uygulanacağı ve düşmanın biyolojik taarruzlarına karşı biyolojik savunmanın teknik yöntemleri hakkındaki bilgileri kapsar.
b. BİYOLOJİK SİLAH SİSTEMİ:
Biyolojik madde, silah ve atma sisteminden oluşur.
c. BİYOLOJİK SAVAŞIN AMACI:
Düşmanın savaş yapma yeteneğini, dolaylı olarak veya doğrudan doğruya azaltmaktır. Bu amaca insanın insanlara saldırması suretiyle ulaşılabilir. Aynı zamanda, ekinlere, ehlileştirilmiş hayvanlara veya ikmal maddelerine saldırıp, destek olanaklarını sınırlamak suretiyle dolaylı olarak da ulaşılabilir.
2. BİYOLOJİK SAVAŞIN TARİHÇESİ :
Bir çok tarihi dokümanlarda mikropların insanlığın doğuşundan daha öncede mevcut olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle; mikropların ve dolayısıyla insanların hastalıklar tarafından tehdidi yeni değildir.
Büyük salgın hastalıklar tarih boyunca orduları ve hatta bütün insanlığı kemiren felaketler halinde süregelmektedirler. Bu nedenle de her savaş alanında asker, düşmandan başka hastalıkla da savaşmak zorunda kalmıştır. Modern tıbbın gelişmesinden önce, askerin ölümüne muharebeden çok hastalıklar neden olmaktaydı. Bunlar da, büyük topluluktan, konaklama yerlerindeki zayıf sağlık koşullarından, yetersiz sağlık desteğinden ve muharebenin fiziksel etkilerinden dolayı meydana geliyordu.
Savaş tarihi tetkik edildiği zaman, hastalıkların bir çok savaşların neticesi üzerinde etken olduğu görülmektedir. Örneğin; Ispartalılarla Atinalılar arasında 27 yıl devam eden “PELEPONEZ” savaşları çıkan “TİFÜS” salgını neticesi son bulmuştur.
16 ve 17 nci yüzyıllarda yapılan Avrupa savaşlarında; kara ölüm denen “VEBA” yine savaşın son bulmasında rol oynamıştır.
Doğal etkenlerden meydana gelen hastalıklar askeri açıdan önemli bir darbe yaratıyorsa, hastalık yapan mikroorganizmalar maksatlı olarak kullanıldığı takdirde bu etki ne kadar büyük olabilir? Düşüncesinin eski devirlere kadar uzandığı sanılmaktadır. Nitekim ortaçağ medeniyetinde bir çok milletlerin vebadan ölmüş insanların cesetlerini düşman su kaynaklarına veya mancınıklarla düşman kaleleri içerisine atmak suretiyle, hastalık bulaştırdıklarına ait belgelere tarihi dokümanlarda rastlıyoruz.
Bu devirlerde mikropların özellikleri, tesirleri ve bunlara karşı korunma çareleri bilinmiyordu. Milletler doğal olarak çıkan bir hastalığı düşmana karşı kullanırlarken, bu hastalıkların etkilerinden kendilerini koruyamıyorlar ve dolayısıyla da kendileri de bir hayli zayiat veriyorlardı. Bu nedenle 19. yüzyılda; mikroskop, mikroplar, koruyucu aşı ve kurtarıcı serumların keşfine ve mikrobiyoloji ilmindeki gelişmelerin gerçekleşmesine kadar milletler ilkel biyolojik savaş girişimlerinden vazgeçtiler.
Hastalıklardan ileri gelen zayiatın, savaş silah ve araçları ile meydana gelen zayiattan daha fazla olduğu I.Dünya Savaşından önce dikkati çekmiştir. Ayrıca l9.yüzyıldaki mikrobiyoloji alanındaki gelişmelerden de esinlenerek, düşman orduları arasında hastalıkların çıkmasını beklemektense, bu hastalıkları meydana getiren mikroorganizmaların uygun kültür vasıtalarıy1a üreterek doğrudan doğruya bir savaş aracı olarak kullanma fikri doğdu ve bu konudaki çalışmalar daha sonraki yıllarda hızlı gelişmeye başladı.
2O.yüzyılda biyolojik maddelerin kullanılması aleyhinde bir çok hareketler oldu. I.Dünya Savaşı sırasında Almanlar, Fransız ve Romen süvari atlarına karşı “RUAM” hastalığı meydana getiren biyolojik maddeler kullanmışlardır. Biyolojik madde araştırmaları 1930 larda Japonya ve Almanya da çok ilerlemiştir. Bu çabaların hür dünya için arz ettiği tehlike A.B.D,Ulusal İlimler Akademisinde değerlendirilmiştir. Bu çalışma (Biyolojik savaşın öneminin deneylerle doğruluğu veya yanlış olduğu ispat edilmedikçe tartışma götürür bir sorun olmaya devam edeceği sonucuna ulaştı. Genel varsayım, savaş sırasında bir millete avantaj sağlayan her yöntemin, bu millet tarafından büyük bir ihtimalle kullanılacağı şeklindedir. Mantığa uygun olarak izlenecek tek yol, bu türden savaşın olanaklarının her açıdan incelenmesi, etkinliğini azaltacak bütün hazırlıklar yapılması ve dolayısıyla kullanma olanaklarını azaltmaktır ve rapor, 1942 de A.B.D.Kara Kuvvetleri Biyolojik Savunma Programının geliştirilmesine yol açtı.
Bakteriyolojik (Biyolojik) ve Toksik Yapıdaki Silahların İmali, geliştirilmesi ve depolanmasını yasaklayan ve imhasını söz konusu eden Konvansiyon 26 Mart 1975’de uygulanmaya konulmuştur. Türkiye’de bu konvansiyona taraf olmuştur.
3. BİYOLOJİK SAVAŞIN ÖNEMİ
Tarih boyunca insanlar birbirleriyle yaptıkları mücadele ve savaşlarda, savaşı kazanmak için her türlü vasıtaya başvurduğu ve her türlü silahı denediği görülür. I.Dünya Savaşında kimyasal maddelerin, II. Dünya Savaşında da nükleer silahların kullanılması buna güzel bir örnek teşkil eder.
Savaşların karşı tarafın elinde bulunmayan yeni silahların geliştirilmesi ile meydana geldiği veya böyle silahların bir savaşın kaderin tayin ettiği çok iyi bilinen bir gerçektir.
Bu tip yeni silahlar özellikle NBC silahları arasında en az tanınan BİYOLOJİK SİLAHLAR dır. Biyolojik silahlar bugüne kadar önemli savaş silahı olarak kullanılmamış olmakla beraber, Bütün Dünya Ülkelerince Biyolojik silahlar geleceğin silahı olarak kabul edilmekte ve gerekli önem verilmektedir. Çeşitli memleketlerin biyolojik savaş laboratuarları da çok büyük bir gizlilik içerisinde yeni biyolojik silahlar geliştirilmekte ve imal edilmektedir.
Bu alanda bilhassa Amerika ve Rusya son derece ileri gitmiş durumdadırlar. Son zamanda Birleşmiş Milletler Asamblesinde mevcut Biyolojik ve kimyasal silahların yok edilmesinden bahsedilmektedir ki, bu da bize bu silahların kullanmaya hazır bir şekilde depo edilmiş olduklarını ispat etmektedir.
1956 yılında Rus Parlamentosunda, Rus mareşali “ZUKOV” tarafından belirtilen “Gelecek savaşların sonucunu yalnız Nükleer Silahlar ve Hava. Kuvvetlerinin yoğun faaliyeti tayin etmeyecek, kanımca memleketimizin şart ve imkanlarına göre savaşı generaller değil “MİKROPLAR” kazanacaktır.” fikri, Varşova Paktı üyelerinin bu konuya verdikleri önemi yansıtmaktadır.
1955 yılında Japon yazar “HİROSKİ AKİMOYA” II.Dünya Savaşında 1500-2000 kadar Japonun biyolojik savaş sahasında deney hayvanı gibi kullanıldığını bildirmiştir. Bu da bize Japonyanın biyolojik silahlara ne denli önem verdiğini kanıtlamaktadır.
Memleketimizin katıldığı uluslararası bir antlaşma ile biyolojik silahların; üretim depolama ve kullanılmaları yasaklanmıştır. Ancak, biyolojik silahlar yüksek patlama kudretine haiz silahlara nazaran yapımları kolay ve ucuz olması nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir nolu silahı haline gelmiştir.
Biyolojik silahların sinsi olmaları gelecek savaşlarda bu silahların kullanılacağı veya açıktan bir savaş yokken düşman memleketleri, insan gücü ve ekonomik yönden zayıflatmak amacıyla biyolojik silahlardan yararlanacağı, bugünkü bölgesel savaşlarda yer yer biyolojik maddelerin kullanılmasından bahsedilmesi ve tarafların birbirlerini itham etmelerinden anlaşılmaktadır.
Memleketimizde uzun yıllardan beri Ege Bölgesi tütünlerinde görülen “MAVİ KÜF” hastalığının ve pamuk ürününün verimini düşüren “BEYAZ SİNEK” gibi haşerelerinin bir biyolojik savaş girişimi ve bilhassa ekonomik savaşla ilgili olarak kasten çıkarılmış olabileceği düşünülmelidir.
Bir gün karşımıza çıkması olasılığı bulunan bu yeni silah hakkında bilgi sahibi olmak ve hazırlıklı bulunmak zorundayız.
BİYOLOJİK SAVAŞLA İLGİLİ BAZI TANIMLAMALAR
AEROSOL: Bir gaz ortamında küçük partiküllerin (sıvı veya katı) dağılması veya erimeden durması.
ANTİBİYOTİKLER: Bakteri ve küf gibi yaşayan hücrelerden elde edilen maddeler (kimyasal bileşimler) olup, diğer bazı mikroorganizmalara zıttırlar.
ANTİSEPTİKLER: Mikroorganizmaların büyümelerine ve gelişmelerine engel olan ancak onları öldürmeyen maddelerdir.
AŞI: Organizmada belli bazı hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için daha önceden o hastalığın ölmüş veya zayıflatılmış mikrobu ile vücuda verilmek üzere hazırlanmış olan eriyiktir.(Aşı koruyucudur)
BAKTERİ: Tek hücreli bitkiye benzer ve kendi kendine bölünerek üreyen, yaşayan küçük mikroorganizmalardır.
BAĞIŞIKLIK: Vücudun enfeksiyona karşı koyma yeteneğidir. Bağışıklık ikiye ayrılır;
1- GENETİK BAĞIŞIKLIK : Doğuştan kazanılan bağışıklık (Doğal veya kalıtsal).
2- KAZANILMIŞ BAĞIŞIKLIK : Sonradan kazanılan bağışıklık (Aşı ve serumla)
DEZENFEKTE: Patojen mikroplardan temizlenmek veya mikropları öldürmek.
DOZAJ: Belli bir zaman içinde alınan biyolojik ajan miktarı.
ENFEKSİYON: Vücut dokularının hastalık yapabilecek kudretteki patojen mikroorganizmalarla istila edilmesi,(Bulaşması, sirayet)
EPİZOOTİK: Hayvanlar arasında hastalığın yayılması.
EPİDEMİYOLOJİ : Hastalığın toplum açısından incelenmesi bilimi.
EPİDEMİK : Bulaşıcı ve enfeksiyonlu bir hastalığın yayılması.
HİJYEN: Sağlık bilimi ve sıhhatin korunması.
MİKROP: Herhangi bir mikroorganizma.
MİKROORGANİZMA: Gözle görülmeyecek kadar çok küçük yaşayan hayvan veya nebat. Bunlar mikron veya milimikron büyüklüğünde ve hatta daha küçük boyda olurlar.(MİKRON: 1/1.000 mm. MİLİMİKRON: 1/1.000.000 mm.)
MİKROBİYOLOJİ : Mikroorganizmaların incelenmesi ile ilgili bilim dalı.
ORGANİZMA : Kendi başına ayrı bir bütün meydana getiren canlı varlık. (İnsan, hayvan veya bitki)
PATOJEN :Hastalık meydana getiren mikroorganizma.
PARAZİT : Kendi beslenmesini temin için başka bir canlı organizmanın üstünde veya içinde yaşayan bitki veya hayvan.
KARANTİNA : Mikroplarla bulaşık veya portör olan canlıların başkalarına hastalık geçirmemeleri için belirli bir süre ayrılması ve temastan men edilmesi.
KÜLTÜR :Mikroorganizmaların yetişip çoğalması.
SERUM: Kanın pıhtılaşmasından sonra ayrılan berrak sıvı. Tedavi amacıyla kullanılır.
TOKSİN: Mikroorganizmaların salgıladıkları zehir.
TULAREMİ: Kemirgenlerden insanlara geçen ateşli bir hastalık.
VİRÜS: Seçtikleri taşıyıcıların hücrelerinde yaşayan, bakteri ve riketsialardan küçük olan hastalık yapıcı mikroorganizmalardır. Yapay ortamda yetiştirilemez ve büyüyemez.
4. BİYOLOJİK SAVAŞIN TARİFİ
a. Biyolojik savaş; insan, evcil hayvan ve faydalanılan bitkilerde ölüm veya zarar meydana getirmek, malzemeyi hasara uğratmak amacıyla mikroorganizmaların kasten kullanılmasıdır.
b. Biyolojik savaş maksadı ile kullanılan maddelere genel olarak “BİYOLOJİK SAVAŞ MADDESİ” veya “BİYOLOJİK AJAN” adını veriyoruz.
5. BİYOLOJİK SAVAŞ MADDELERİ
Biyolojik savaş maddeleri; insan, hayvan ve bitkilerde hastalık meydana getiren ve malzemenin bozulmasına sebep olabilen yaşayan mikroorganizmalardır.
Biyolojik savaşta; “mikroorganizmalar” genel terimi olarak söz edilen nitelikler ve özelliklerden; Bakteriler, Riketsialar, Virüsler, Funguslar kastedilecektir.
6. BİYOLOJİK SAVAŞ MADDELERİNİN SINIFLANDIRILMASI