Nükleer Silahlar
b. Yavaş seyreder (Ses hızında),
c. Endirekt yangınlar çıkarır,
d. Bina ve köprüleri yıkar,
Bu özellikleri biraz açarsak korunma bakımından bazı faydalı sonuçlar elde etmek mümkün olur. Silahların kudretine göre devamlılık süresi değişen etki, diğer etkiler gibi ışık hızında değil, ses hızında etrafa yayılmaktadır. (340 m/s.) Bu yavaş gidiş, bilhassa açıkta bulunanların diğer tesirlerden zarar görmemeleri halinde basınçtan korunma için zaman kazanmalarını mümkün kılar. Nükleer şimşek kendileri için bir ikaz görevi görecek ve bu şahıslar korunacak bir yer tedarik bulunacaktır. Bina ve köprüleri yıkar diye kısaca ifade edilen özelliğinden asıl amaç çok büyük bir yıkma ve parçalama gücünün varlığını anlatmaktır. 0 kadar ki 20 KT.luk bombanın killi toprak sathında infilakı halinde 90 metre yarıçapında ve 12 metre derinliğinde bir kuyu (Krater) açabildiği söylenirse basınç gücünün büyüklüğü kolayca anlaşılacaktır. Hele bu silah 10 MT.luk ise bu kraterin derinliği 51, yarıçapı 660 metre olacaktır.
Böyle bir basıncın harap edeceği binalarda bir çok elektrik kontağı, havagazı patlaması ve daha çok mevcut ateşin dağılma~ sı sonucunda sayısız yangın başlangıçları da görülecektir. Bu yangınla] endirekt yangınlar diye adlandırılmışlardır.
Kısaca değinilen özelliklerinden sonra basınç tesiri sebebiyle hangi mesafeler içinde ne gibi olaylarla karşılaşacağını da öğrenmek gerekmektedir.
Bir nükleer infilakın basınç etkisi, silahın kudretine göre yarıçapları değişen dört bölge halinde mütalaa olunur;
A (Tam Tahrip) Bölgesi
Yer sıfır (GZ) dan itibaren muayyen yarıçapta teorik bir dairenin içidir. Burada hedef yok olmuştur. Evler tamamen yıkılmış, cadde ve sokaklar belirsiz hale gelmiştir.
B (Ağır Hasar) Bölgesi:
Tam tahrip bölgesi dışında ve yarıçapı yer sıfır esas tutularak ölçülen bir bölgedir. Evlerin tamir kabul etmeyecek kadar hasar gördüğü, cadde ve sokakların enkaz ile kapalı olduğu kabul edilir. Bu enkazı temizlemek için mutlaka mekanik araçlar kullanmak gerekecektir.
C (Orta Hasar) Bölgesi
Ağır hasar sahası dışında bir başka bölgedir. Evler ağırdan ortaya doğru hasara uğramıştır. Bu hasar binaların onarılmadan oturulamayacak duruma geldiği şekilde de anlatılabilir. Cadde ve sokaklardaki enkaz geçişi zorlaştıracak niteliktedir. Sokakların çoğunu yine yıkıntılardan kapanmış kabul etmek yerinde olur.
D (Hafif Hasar) Bölgesi
Orta hasar sahası dışında bir başka bölgedir. Buradaki durumdan “Evler hafif hasara uğramıştır.” şeklinde söz edilebilir. Anlaşılması gereken ise şudur; binalarda bacalar yıkılmış, kiremitler uçmuş, taşıyıcı güçte olmayan duvarların bazıları göçmüş, camlar kırılmış, kapılar menteşelerinden fırlamıştır. Caddelerin ve sokakların çoğu açık fakat yine cam, kiremit ve tuğla parçaları ile doludur.
Yerde patlatılan dört ayrı kudrette nükleer silahın hasar bölgesi yarıçapları aşağıdaki çizelgede ve metre cinsinden gösterilmiştir.
Silahın Kudreti
Hasar Bölgesi
A
B
C
D
20 Kiloton
0-600
600-1000
1000-2600
2600-4000
100 Kiloton
0-1200
1200-1600
1600-4000
4000-6800
1 Megaton
0-2400
2400-3600
3600-9600
9600-14400
10 Megaton
0-5600
5600-8000
8000-20800
20800-32000
Basınç tesirinden korunmak için koruyucu tipte bir sığınağa sahip olmak elbette en iyi çaredir. Ancak koruyucu tipte sığınak deyince bunkerler ile dehlizkarı sığınaklar akla gelmekte ve bunlarda ağır masraflar gerektirmektedir. Esasen “Tam tahrip sahasında” bu sığınakların uzun süre dışarıdan gelecek yardımı, kalıntı radyasyon yüksekliği sebebiyle beklemeyecekleri bilinen gerçekler arasındadır. İşte bu yüzden şehir ve kasabalardaki kargır ve betonarme bina bodrumlarının; A (Tam tahrip) sahasında olmamak, ufak, tefek değişiklikler yapılmak ve tehlike çıkış yolu bulunmak şartıyla iyi bir korunma sağlayacağını söylemek yeterlidir.
Ayrıca şehirlerimizdeki tünel, metro ve pasajlar da bu maksatla kullanılacak yerler arasına katılmalıdır.
SONUÇ:
Nükleer silahlar hakkında temel bilgiler ile bir nükleer infilakta hasıl olan tüm enerjinin %85’e eşit tutulan esaslar (Işık- Isı, Ani Nükleer Radyasyon, Basınç) teker teker ele alındı ve incelendi. Görüldü ki tehlikeler küçümsenecek gibi değildir. Ama bu bir nükleer hedef bölgesinde her şeyin yok olacağı, hayatın sona ereceği, veya süresiz felce uğrayacağı demek değildir. Bütün tehlikelerin gerçeklerini ve korunma çarelerinin ayrıntılarını öğrenmek moral üstünlüğünü sağlayacak; öğrendiklerimizi gerektiğinde uygulayabilmek için tam hazırlıklı olabilmek ise ulusal varoluşumuzun garantisini teşkil edecektir.
Hangi kudrette bir silahla taarruza uğramış olursa olsun hedef şehrinde, yaklaşık olarak % 50 insanın hayatta kalacağını bilmek, hele ikaz verilmiş olduğu ve tedbirlerin uygulanabildiği hallerde hayatta kalma şansının elbette çok daha fazla olduğunu düşünmek lazımdır. Herhangi olağan bir felaket sırasında bir tek insanın hayatının, pek çok fedakarlıkları göze alarak kurtarabildiğimiz bir gerçek iken binlerce insanın hayat ve sağlığının söz konusu olduğu böyle durumlar için sarf edilecek gayretin ve yapılacak hazırlıkların hiç bir zaman önemsiz sayılmaması gerektiği meydandadır.
B- KALINTI ETKİLERİ
1- NÜKLEER SİLAHLARIN MÜTEAKİP TEHLİKELERİ
Gelecekteki savaşların tehlikelerinden belki en büyüğü! olan nükleer silahların, yurt ölçüsünde karış karış, taş taş korunulması gereken tek etkisi daha sonra görülen tehlikedir. Bu tehlike “Kalıntı Etkileri” veya “Radyoaktif Serpinti” diye de adlandırılabilir. Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın bu tehlikenin meydana gelebilmesi için mutlaka bir şartın varlığına, tahakkukuna ihtiyaç vardır. Bu da nükleer bombanın arz sathında veya satha yakın infilak ettirilmesi şartıdır. Bunun dışındaki infilaklar, böyle bir tehlike yaratmamaktadır. Örnek : İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirleri üzerine atılan 20 şer kilotonluk nükleer bombadır. Bu silahlar 305 metre (1000 feet) yükseklikte patlatıldıkları için havada infilak saymak gerekir. Zira 20 kilotonluk bomba için serpinti meydana gelebilecek en fazla yükseklik 180 metredir.
Verilen örnekten çıkarılan sonuç şudur;
Nükleer silahlar, kudretlerine (Ateş topu yarıçaplarına) göre değişen belirli bir yüksekliğin üzerinde infilak ederse radyoaktif serpinti tehlikesine sebep olmazlar. İşte her silah için başka olan bu yüksekliğe “KRİTİK YÜKSEKLİK” denir. Bu yükseklikten başlamak üzere daha aşağıya inildikçe serpinti tehlikesi artacak ve satıhtaki infilakta en çok olacaktır. Bunun sebebi satıh infilaklarında arz sathında bulunan taş, toprak, sıva, tuğla gibi maddelerle kalay nikel demir,bakır, alüminyum ve daha akla gelebilecek her çeşit maddelerin veya toprak içindeki filizlerin en fazla parçalanabilmesi ve en fazla nötron etkisine maruz kalarak en fazla radyoaktif hale gelebilmesidir. Radyoaktif hale gelen bu parça ve zerreler kısmen de ateş topu içinde eriyerek hatta buharlaşarak atomik bulutu teşkil edecekler ve atmosfer dahilinde (Mümkün olursa troposferin bittiği yere yani 30000 metreye kadar) yükseleceklerdir. İşte ateş topu ile birlikte yükselen bu parça ve zerrelerin yer çekimine uyarak yeniden arz sathına dökülmesi olayına”RADYOAKTİF SERPİNTİ = FALL-OUT” diyoruz.
Müteakip tehlike, yer sıfır noktası ve dolayları için elbette yalnız radyoaktif serpintiden ibaret değildir. İnfilak yerinde meydana gelen çukur (krater) ve bu çukurun etrafında radyoaktif hale gelmiş, fakat ağırlıkları ya da yerden kopmamaları yüzünden yükselememiş o kadar çok şey vardır ki sadece bunların varlığı bile 0 bölgeyi yaşanmaz durumda saymak için yeterlidir, yükselenlerinde en ağır olanları yine yer sıfır dolaylarına serpilecek, üstelik burada alfa ve beta tehlikesi ile fisyona iştirak etmeyen ya da fisyon artığı sayılacak kritik maddelerin tehlikesi de en yüksek bir düzeyde bulunacaktır.(NİGA BÖLGESİ)
Daha hafif olan radyoaktif toz ve zerreler, atomik bulutun çıkabildiği yükseklikteki rüzgarların şiddeti ve yönüne göre bir taraftan sürüklenecek, bir taraftan da dökülmeye devam edeceklerdir. Bu sürükleniş ve dökülüş sebebiyle arz sathında teşekkül edecek serpinti sathının şekli yaklaşık olarak kenarları çok girintili çıkıntılı basık bir elipse veya puro sigarasına benzeyecektir. Bu sahanın 10 megatonluk bir hidrojen bombasına göre teorik eni, boyu hakkında fikir edinmek gerekirse; Yüksekte esen rüzgarların müsait olması halin de eni 80 ve en çok boyu 1.600 kilometreye, müsait olmaması halinde eni en çok 160 ve boyu 800 kilometreye ulaşacaktır denebilir.
Böyle bir saha içinde bir çok şehir ve kasaba bulunacağı gibi sayısız köy, çiftlik, mandıra, sınai ya da iktisadi tesis, bağ, bahçe, tarla bulunacak ve işte bizim asıl problemimiz buralarda oturan ve çalışanların korunması olacaktır.
2- SERPİNTİ BÖLGESİNİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ VE SERPİNTİNİN ŞİDDETİNİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Serpinti bölgeleri, elbette her kudretteki silah için aynı büyüklük şiddette olmadığı gibi her infilak şeklinde de aynı değildir. Bölgelerin büyüklüğünü ve bu bölgelerdeki radyoaktivitenin şiddetini etkileyen sebepleri dört madde halinde sıralayabiliriz.
a.Silahın Kudreti
Kudretin fazlalığı, yerde paramparça olacak, eriyecek, buharlaşacak ve dolayısıyla atomik bulut halinde yükselecek radyoaktif maddelerin fazlalığı anlamına gelir. Bu yüzden silahın kudreti arttıkça hem radyoaktif maddeler artacak hem de serpinti alanı büyük olacaktır.
b.Silahın Patlatıldığı Yükseklik
Yukarıda verilen açıklamadan da kolayca anlaşılacağı gibi serpinti tehlikesi o silahın belirli olan ateş topu yarıçapından daha az bir yükseklik olan ve kritik yükseklik adı verilen yükseklikten itibaren başlamaktadır. Bu yükseklikten ne kadar aşağı infilak ederse arz sathında o kadar fazla maddeyi radyoaktif hale getirecek, şiddet ve sahası da o ölçüde büyük olacaktır.
c. Rüzgarın Şiddeti
Atomik bulutun çıkabildiği yükseklikte esen rüzgar ne kadar hıza sahipse, serpinti etkisi altında kalacak sahanın boyu da o kadar uzun olacaktır. Bu belki sahanın kilometre kare olarak büyük olması anlamına gelmez, zira boyu uzadıkça eni azalacak, kısaldıkça da artacaktır. Yer sıfıra nazaran daha uzak ya da daha yakın şehir, kasaba ve köylerin tehlikeden zarar göreceğini veya görmeyeceğini ifade eder.